Mauro Bardakcı

Çok eksik bir kadroyla sahaya çıktı Galatasaray. Torreira, Boey, Icardi ve yedek golcü Bakambu yoktu. Her ne olursa olsun, sakat, cezalı ve milli takımına giden oyuncuları olan Konyaspor da en az Galatasaray kadar eksikti. Gerçeği söylemek gerekirse; Konya ideal kadrosuyla oynasa İstanbul deplasmanından üç puan bile çıkarabilirdi. İlk yarıda aylardır beklediği pasların, sağ bekte oynayan Kaan'dan geldiğini izleyen Icardi biraz şaşırmış olabilir. Mertens ve Zaha her zamanki gibi çok şey yapmaya talip olmalarına karşın vasatı aşamayınca, Halil Dervişoğlu'yla sonlanan sarı kırmızlı hücum hattı bir hayli etkisiz kaldı. Aktürkoğlu da iyi gününde olmadığından gol atma işi ya Demirbay'ın uzaktan şutlarına ya da duran toplara kalmış gibi görünüyordu. Ndombele çok da kötü oynamadı belki ama Galatasaray seviyesindeki takımlarda o mevki için daha hızlı ve çevik oyuncular şart.

Tribün ve ekran başındaki Galatasaray taraftarı ufak ufak endişelenmeye başlarken, sahadaki tek 42 numaralı oyuncu Abdülkerim'den geldi. Milli stoper gol vuruşunda en az Icardi kadar görkemliydi. Bu golün ardından rahatlayarak maçı domine eden taraf girdiği birkaç pozisyonu harcayan Galatasaray değil konuk ekip Konyaspor oldu. Hakan Hoca'nın talebeleri sayıca üstün gittikleri rakip kalede art arda yarattıkları tehlikelerde oldukça beceriksizdiler. Maçın son dakikasında genç kaleci Deniz, Kaan Ayhan'ın şutunda da maçın genelinde olduğu gibi başarılıydı fakat Zaha'nın takipçiliğine yenik düştü. 17 yaşındaki Deniz bu pozisyonda da en az Abdülkerim'in biri ayakla diğeri kafayla attığı iki goldeki kadar çaresizdi. Bulana, yetiştirene ve oynatana helal olsun. Tıpkı Abdülkerim'in ikinci golünde asist yapan Eyüp Aydın gibi... Maç kötüydü ama gencecik futbolcularla tanışmak çok iyiydi.