İmanın şakası olmaz!

1443 Ramazan'ı hazır yola çıkıp geliyorken kalbinize emanet etmek üzere şuracığa bırakmak istediğim bir derdim var. Derdim diyorum ama derdimiz anlayın siz, dertlenmemiz gereken anlayın.Allah ve Rasulü'nün (s.a.s.) emrettikleri ve yasakladıkları vardır, mâlum. İman ettim dediğiniz anda o emir ve yasaklara riâyet etmek vazifeniz olur. Din asla emir ve yasaklardan ibaret değildir, ama dinin temelini de onlar oluşturur. Temelsiz bina olmaz. Bizim itikadımızca insan Müslümansa emredilenleri yapmadığı vakit dinden çıkmaz günahkâr olur. Namaz kılmadığında, oruç tutmadığında, zekat vermediğinde, kendisine farz olmasına rağmen hacca gitmediğinde kişi günahkâr olur; kâfir olmaz. İtikadımızca amel imandan bir cüz değildir zira! Günah işlediği zaman da dinden çıkmaz, günahkâr olur. İçki içtiğinde, zina ettiğinde, kul hakkı yediğinde, sâir yasakları işlediğinde günahkâr olur; kâfir olmaz. Günah işleyerek dinden çıkabilmek için insanın bir hayli kabiliyetli ve gayretli olması icap eder ki bu oldukça zordur.Emredilenleri yapmak yahut yasaklananlardan kaçınmak ekseriyetle kişi ile Rabbi arasındaki hukuka girer. Ekseriyetle diyorum çünkü bazı günahların kul hakkına denk düşen tarafları da vardır. İbadetlerini yapmakta tembellik gösteren Müslüman umut edilir ki bir yerden sonra aklını başına devşirir ve kulluk yoluna girer. Geçmişten gelen kaza borçlarını ödemesi kendisini kabirde, mizanda, sıratta, din gününde rahatlatır. Günahkâr bir Müslüman ise yine umut ve temenni edilir ki tevbe-i nasuhla bir yerden sonra Rabbine yönelir günahını terk eder. Burada bir incelik var tabi, marifet günah seni terk etmeden evvel senin günahı terk etmendedir. Dizinde derman, gözünde fer, vücudunda takat kalmayınca istesen de o günahları işleyemezsin; halin varken günahı terk etmen Mevlâ'nın hoşnutluğunu kazanmana vesile olur. Hatta bir de müjde var: İnsan bir daha işlememek üzere günahına tevbe eder ve o günaha dönmezse geçmişteki günahları da sevap olarak yazılır. Emredilenler ve yasaklananlar hususunda mevzu özetle böyle. Gelelim derdimize. İnsan ibadetinde noksan da olsa, günaha meyyal de olsa, kalbinde zerre kadar imanı olduğu müddetçe ebedi alemde hesabı kitabı görüldükten sonra, cezasını çeker ve cennete gider. Böyle vaad edilmiş. Fakat imanı olmayan kimsenin hiçbir şekilde cennet yüzü görme imkanı yoktur. Ebedi alemde hüsrandadır, yeri ebedî cehennemdir. Bu da Allah ve Rasûlü'nce böylece buyrulmuş. Hamdolsun imanımız var, emir ve yasaklara riayet hususunda eksiğimiz noksanımız olsa da ümidimiz Mevlamızın inayet ve ihsanı ile af ve mağfireti ile saadetli kulların arasına karışmaktır. Ama Allah korusun ya imanımız yoksa Dert budur işte!İmanımız nasıl olmaz, kelime-i şehadet getirdik, Müslümanız biz, olur mu öyle şey demeden önce söyleyeceklerime kulak verin lütfen. Önce emredilenlerden başlayalım. Namaz, oruç, zekat, hac gibi ibadetler için bir insan, lâubâli bir tavırla 'bu zamanda olur mu', 'oruç tutmak yerine fakir doyururum daha iyi', 'Araplara para yedireceğime insanlara yardım ederim' gibi ifadeler kullanırsa imanı tehlikeye girer. İbadeti terk insanı günahkâr yapar ama ibadeti red