Buna hakkımız yok!

Kosova'da Meşhed-i Hüdâvendigâr'dayız. Kameralar kayıt diyor, Sultan Murad Han'ı konuşuyoruz. Doksanlı yaşlarına rağmen dinç, hafif çekik gözlü, nur yüzlü bir hacı anne biz çekim yaparken ağlayarak anlattıklarımızı dinliyor. İşimiz bitince yanına varıyorum, merhabalaşıyoruz, öyle mahzun. Saniye teyze Murad Han'ın türbedârı imiş, Buharalı. Ailesi asırlardır bu mübarek vazifeyi ifa ediyormuş, soyadları Türbedâr. Bu güzel anneden dua istiyorum ayrılırken, diyor ki:Oğlum ben size hep dua ediyorum, benim üç duam var, ellerimi ne zaman açsam derim ki: Allah'ım Kur'an'ı koru, Allah'ım imanı koru, Allah'ım Türkiye'yi koru!Türkiye sevgisi imandandır! Dudağımda bu söz, kalbimde bir sızı, gözümde nem. Ebubekir Kurban'a selam olsun.Üsküp'teyiz, çarşıda bizim Biri Bir Gün programının çekimlerini yapıyoruz. Ara verdiğimiz sıra yanıma sonradan 75 yaşında olduğunu öğreneceğimiz, çakı gibi bir evlad-ı Fâtihân geliyor, Neriman Amca. Oralara has bir şiveyle soruyor: Sen o değil mısın Bi resim çıkalım be! Beraber fotoğraf çektiriyoruz, işimiz bitince çay ikram ediyor Neriman Amca, laflıyoruz. Ne var ne yok diyorum, yıllardır bu sorunun sorulmasını bekliyormuşçasına anlatıyor, aşkla, hüzünle, gözleri yaşlı. Son sözleri: Türkiye güçlü, biz güçlü!Türkiye 780 bin kilometrekareden ibaret değildir. Türküsünü söylediğimiz diyar da bizimdir Türk'ümüzü söyleyen diyar da! İsmail Karakaya Hoca'ya rahmet olsun.Tacikistan'dayız, Duşanbe'de işimiz bitti Özbekistan'a geçeceğiz. Şose yollar, fukaralık, eski arabalar, güneş yanığı yüzler arasından geçip sınıra geliyoruz. Elimizde valizler, Tacikistan sınırından çıkıyoruz, yürüyerek Özbekistan girişine ilerliyoruz. Osmanlı'nın bitişiyle oynanan haritacılık oyununun bir benzeri oynanmış, bir yurdu üçe bölmüşler burada da! Alçaklığın İngilizcesi de bir, Moskofçası da. Özbekistan girişinde görevli bir komutan dikkatle süzüyor bizi, Allah vere de bir sıkıntı çıkmasa diyorum. Yaklaşıyor yanıma, dikkatle süzüyor maskenin ardından yüzümü, gözleri ışıldıyor birden, selamlıyor bizi, tanıdık bir selamla: Selamın aleyküm erenler! Yüzüm gülüyor, şaşkınım, hamdediyorum, buralara da gelmiş bizim Mymecra. Sohbet ediyoruz ayaküstü, askerlerinden ayrılıp koluma giriyor, uzaklaşıyoruz biraz, belli ki bir şey diyecek. Koluma giriyor, hayır girmiyor, sıkıyor kolumu, yüzüme bakıyor, yanağından yaşlar Yutkunarak söyleyebildikleri: Emanete sahip çıkın, Türkiye son kale, aman sahip çıkın!Türkiye 83 milyondan ibaret değildir! Sarılıyoruz komutanla, onun yanağından süzülen damlalar benim kalbime akıyor, dizlerimin omuzlarımı taşımaya takati yok.Bir yerde bu üç meseleyi anlatıyorum yanımda bir dost var, Fatih Buhara. Abi diyor Kudüs'te bir olay yaşadım. Bir aile bizi misafir etti, 10 yaşlarında bir çocukları var, yemekte, sohbette hep yanımda oturdu, öyle dikkatle beni süzüyor, anlam veremiyorum. Babası rahatsız olmayayım diye izah etti: Kusura bakmayın bizim oğlan Türkleri çok sever, ilk defa yakından Türk görüyor, dikkatle bakması ondan. Eyvallah dedim, ilgilendim biraz. Babası anlatmaya devam etti: 15 Temmuz gecesi uyumadı bu çocuk, televizyon başındayız ailece, Erdoğan halkı sokağa çağırdı, gece saat iki gibi baktık ki mesele halloldu, biz yatmaya gittik. Oğlan elinde kumanda oturuyor öyle, tamam dedik oğlum Türkiye kurtuldu, haydi uyu