Bazı şeyler değişmez!

İnsanı değiştirmeye çalışmaktan daha beyhude bir heves, daha anlamsız bir uğraş, daha zor bir iş yok. Kendimden biliyorum. Bazı şeyler ne yapsan da değişmiyor. İnsan aynı. Okuduğum kitaplarda yazanlar bir umut oldu ilkin. Değişir sandım. Hani, insanın tabiatı, anâsır-ı erbaa, ahlak-ı hamide, ahlak-ı zemîme, nefs-i emmârenin sıfatlarının seyr-i sülûk boyunca tebdîl oluşu gibi şeyler...Toprak ten tembelliğidir ama tebdil olursa tevazu ve mahviyete dönüşür dedi kitaplar, umutlandım. Gayret ettim, amel ettim, nazar aldım, dua aldım, tebdil yolu gözledim ama nafile. Hâlâ tembelim, hâlâ tevazu ve mahviyetten eser yok. Ateş öfkedir dedi bilenler ve nefsin ıslahı ile beraber celal ve aşka dönüşür, eyvallah dedim. Yaş oldu kırk üç; ne celalden eser var ne aşktan, öfke ilk günkü gibi taze. Su kaypaklıkmış öyle öğrendik, bu tabiat baskın olursa insanda bir kararda duramaz, girdiği kabın rengini alır, her tarafa meyledermiş. Su meşrep değişince sabit kadem olur, feyz alır feyz verir dediler, koşturdum, çalıştım, yalvardım yakardım gel gör ki ne sabit kaldık hak üzere ne feyzin alışverişine mekan oldu sinemiz, aynı tas aynı hamam. Hava kibirdir, tebdil eylendikte Allah zikrine dönüşür, hû olur dediler, ha gayret dedim, olur belki, ama olmadı. Havamız yerli yerinde, hû'dan utancımız katmerleniyor her geçen günle birlikte. Neşet Ertaş türküsüydü, zor imiş meğer, diye bitiyordu bir dörtlüğü, nedense o düştü şimdi gönlüme. Türkü dediğin de dile düştü mü gitmez öyle kolayca, öyle görünüyor ki yazı bitene kadar mırıldanacağım, bitince dinleyeceğim. Ne diyorduk Kolay değil öyle değişmek. Bir umudum var gerçi. Belki kendimi kandırıyorum bu umutla, belki de gerçek. Gerçek olmasına dair ayrıca bir umudum hem de duam var. Şöyle ki: bazen insana aldığı yolu seyrettirmez erenler; nereye geldiğini bilmesin diye, zinhar oldum demesin diye, daha öteye varmaya, daha insan olmaya gayret etsin, değişecek olan geri dönüşsüz değişsin diye. Belki de böyledir, gerek yoktur çok enseyi karartmaya. Zira şeytan bu durumlarda pek tatlı girer topa, çaktırmadan, tereyağından kıl çeker gibi. Nasılsa olmuyor, ne yaptıysan başaramadın, demek ki sen bu işlerin adamı değilsin, bak ömür de geldi geçiyor, hiç olmazsa öbür türlüsünün hakkını ver Biter mi hâinin iğvâsı, teşvişi Bitmez! Uğraşır durur, işi bu, işini yapıyor o da mâzur, kızmayacaksın. Bakar ki buradan yol bulamadı seni yoldan çıkarmaya. Taktik değiştirir: Sen aslında bu işi yapacaksın, sen kulluğun hakkını verecek kabiliyettesin de gittiğin yol yol değil, değiştir. Değiştirdin mi, geçmiş olsun. Allah sözü dinleyip kendini değiştireceğine şeytan lafına kanıp yolu değiştirirsen, ortada ne sen kalırsın ne de yol. Şeytanın yollusu olmak bu kadar kolay işte.Kendini kötülerden bilmek, iyilerden olmanın alametidir buyrulmuş. Bak bu da bir ümit kapısı. İnsan iyi değilim diyorsa kötülerden değildir, ölçü güzel. Ama ya bunu bildiğim için kendime kötülerden olmayı yakıştırmışsam Akılla olmaz dedikleri noktaya geldik mi, geldik. Akılla da olmaz akılsız da, buyurmuş Abdulhakîm Arvâsî Hazretleri. "Arifler