Nüfus nasıl artar!

Dünyanın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerinin neredeyse tamamında ciddi bir nüfus artışı problemi var, genç nüfus azalırken yaşlı nüfus giderek artıyor. Türkiye de bu olumsuz gidişattan mustarip.

Avrupa devletleri çok uzun süredir nüfus artışını destekleyen politikalar izlemeleri ve ciddi teşviklerde bulunmalarına rağmen bu konuda onlar bile istedikleri seviyede değiller. Bu nedenle nüfus açığını dış göçle kapatmaya çalışıyorlar.

Benzer bir durum bizde de var. Uzun süredir bazı sektörler neredeyse tamamen göçmenlere bağlı hale geldi. Hayvancılıkta Afgan, tekstilde Suriyeli arıyoruz. Kalifiye göçmen alımı konusunda ise ciddi sıkıntılarımız var çünkü kendi kalifiye elemanlarımıza bile adamakıllı ücretler ödeyemezken yabancılar için bir cazibemiz olmuyor.

Ülkemizde çalışmak isteyen kalifiye yabancıya karşı özellikle doğu coğrafyasından ise düşmanlık had safhada. Özellikle sağlık sektöründe Almanya vb. ülkeleri tercih etmeyip bizi tercih eden Suriyeli sağlıkçılar sürekli olarak sosyal medyada hedef tahtası haline getirilmekte. Bu isimleri hedef alanlar diğer taraftan yıllarca "Almanya kalifiye göçmen kabul ederken biz vasıfsızları alıyoruz!.." diye bağıran kitle ile aynı.

Doğum oranları ile ilgili olarak 10 yıl öncesine kadar ülkemizde Suriyeliler yokken "Kürtler yakında bizi geçecek" korkusu pompalayanların da gözü aydın çünkü bugün geldiğimiz noktada Kürtler arasında da doğum oranı ciddi şekilde düştü.

Kırsalın boşaldığı ve şehirleşmenin sürekli pompalandığı bir süreçte aksini beklemek zaten mümkün değil ama biz şapkadan tavşan çıksın istiyoruz.

Hükümet "Aile Yılı" ilan etmesine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan her yerde gençlere "evlenin" evlilere de "çocuk yapın, üç olsun o da yetmez beş olsun" dese de bu çağrı toplumda bir karşılık görmüyor. Toplum "Çocuk rızkı ile gelir" düşüncesini aşalı maalesef çok uzun zaman oldu ve bu muhafazakarların anlamakta zorlandıkları önemli bir nokta.

Sosyal medyada muhafazakar kitleleri sürükleyen isimlerin tepkileri ise sosyolojik gerçeklerle hiç örtüşmüyor. Bunlar doğum oranlarındaki düşüşü büyük ölçüde kadınların istihdama katılmalarına bağlıyor ve hükümetten de bu konuda "desteği çekmeleri" konusunda çağrılar yapıyorlar.

Halbuki Türkiye'de doğum oranlarının düşüşünde kadın istihdamının artmasından daha çok piyasalardaki ücret dengesizliği büyük rol oynamakta. Türkiye'de, çalışanların yarısından fazlası Avrupa ortalamalarının kat ve kat üstünde asgari ücrete mahkum edilmiş durumda. Çalışan kadın nüfusunun önemli bir kısmı bu nedenle ev ekonomisine katkı verebilmek için mecburen çalışmak zorunda kalanlardan oluşuyor. Bu da çocuk yapmayı güçleştirmekte. Devletin önce bu çarpık ücret sistemine gerçekçi bir çözüm bulması gerekiyor.

Düne kadar muhafazakar ailelerin ezici çoğunluğunun tercihi çalışmayan gelin iken bugün bu tercih terse dönmüş durumda çünkü kimse tek maaşla geçinemiyor. "Bu noktaya nasıl geldik" sorusuna doğru cevap veremediğimiz sürece bu sorunu çözmemiz mümkün değil.