Luis Enrique gizli Müslümanmış!

Geçen cumartesi futbolda Avrupa'nın en büyüğü belli oldu. Katarlı iş adamı Nasser Al-Khelaifi 2011 yılından beri çok büyük harcamalar yaptığı takımı ile sonunda muradına erdi ve Paris San Germen Şampiyonlar Ligi Şampiyonu oldu.

Hakan Çalhanoğlu dolayısıyla kalbimiz İnter'le çarpsa da futbolun gerçekleri aslında sonucu baştan belli ediyordu. Çalhanoğlu ve arkadaşlarına çok büyük bir mucize gerekliydi ve o mucizeyi de zaten yarı finalde Barcelona karşısında kullanmışlardı.

Amacım maç yazmak değil. Nasser Al-Khelaifi muradına ererken benim dikkatimi çok ilgisiz bir şey çekti. Asıl ona değinmek istiyorum.

İnsanlar yaptıkları işe, emeğe, insanlara, çevresine saygısı ölçüsünde değer taşırlar ve bunlar çok küçük küçük yaşlarda öğrenilen değerler. Eğer vaktinde öğrenilmezse maalesef karşımıza egosu şişmiş karakter yoksunu tipler çıkıyor.

Geçen haftaki yazımda bizim neslin çocuk yetiştirmekteki basiretsizliğinden bahsetmiştim. Benim neslimde okuduğu sınıfı temizlemeyen, sobasını kendi yakmayan hatta tuvaletleri temizlemeyen yok gibidir ama her ne oldu ise o neslin çocukları "biz kimsenin hizmetçisi değiliz" moduna son sürat geçtiler ve kendi döküntülerine bile el uzatmaz oldular.

Bugün maalesef en Doğudan en Batıya hemen tüm okullarımızda kendisini efendi herkesi hizmetçi sanan bir nesil yetişiyor ve bu nesli gerçek dünyayla tanıştıracak gerçek hayat dışında hiçbir mekanizma da yok. Ancak 20'li, 30'lu yaşlarında gerçek dünya ile karşılaştıkları için de çoktan iş işten geçmiş oluyor. Anadan babadan bir şeyler de yoksa vay hallerine.

Neyse biz hafta sonuna dönelim.

Son düdükle beraber, PSG Avrupa'nın en büyüğü olurken, sahadaki en gururlu isimlerden birisi de teknik direktör Luis Enrique idi. Bir teknik direktörün ulaşmayı hayal edebileceği en tepe noktalardan birisine Barcelona'dan sonra bu kez de PSG ile ulaşmıştı.

Kupa seremonisi öncesi tüm takım ve taraftarlar çılgınca şampiyonluğu kutlarken doğal olarak o da sevincini doyasıya yaşıyordu. O sevinç doyasıya yaşanırken, kendisine tribünlerden maç öncesi muhtemel şampiyonluk için hazırlanmış bir tişört uzatıldı. Luis Enrique, poşet içindeki tişörtü sevinç kucaklaşmaları arasında bir süre elinde taşıdı, bulduğu ilk fırsatta tişörtü poşetinden çıkardı ve giydi. Sonrasında da hem poşeti hem de önceki tişörtünü elinde taşımaya devam etti.

O sırada ekran başında olan ben ise, elinde yumak yaptığı poşeti acaba ne yapacak merakı ile daha bir dikkatle izlemeye başladım. L. Enrique, neredeyse beş altı dakika boyunca o poşeti ve tişörtünü elinde gezdirdi ve en sonunda futbolcular kendisini havaya atmadan önce poşeti cebine sıkıştırıverdi.

L. Enrique ne yaptı Çok basit bir hareket gibi görülüyor ama bence şampiyonluk kadar önemli bir hareket, bir karakter gösterisi. İşini yaptığı mekana saygı, çevreye saygı, oradaki çalışanlara saygı ne ararsanız var.