Kerbela, Madımak, Başbağlar
Bu sene Matem günleri takvim yapraklarımızı kanatan derin katliam günleri ile kesişmiş durumda. Ne ilginç tesadüftür ki, İmam Hüseyin, Ehl-i Beyti ve yaranının susuzluğa mahkûm edildikleri gün 2 Temmuz Madımak Katliamına, peygamber soyunun kurutulurcasına katliama maruz kaldığı gün ise 5 Temmuz Başbağlar Katliamına denk geliyor.
Bu yıl Kerbela şehitlerinin yası Madımak ve Başbağlar mazlumlarının da yasına karışacak.
Karışacak karışmasına da bu denk geliş gönülleri yumuşatacak mı Orada bir soru işareti var. Yıllardır her konuda olduğu gibi bu iki konuda da acıları yarıştıranlarımız nedense daha makbul görülüyor. İki katliam arasındaki derin farklar malum ancak daha önce defaatle yazdığım için tekrarlamak istemiyorum. Önceliğim yaralarımızın sağlıklı sağalması.
Ülkemizdeki derin fay hatlarını onarabilmek ve herkese kendisini bu toprakların öz evladı hissettirecek bir düzen inşa edebilmek için yapılması gerekenler var ve çoğu belli.
Ülkemizde çok geniş mutedil bir kesim var ama maalesef hemen her kanadın şahinleri en önde görüldüğü ve mutedil insanları dahi kolayca olumsuz etkilediği için kolayca aşılabilecek pek çok engel önümüze dağ gibi dikiliyor.
Zaten az okuyan ve araştıran bir milletiz. Zanlarımız çoğu kez izanımızın önüne geçiyor. Tavır alışlarımız bile ikircikli. Katmerli konularda ise irade sergilemek yerine bir iradeye teslim olmayı tercih ediyoruz. Bize dokunulduğunda pençelerimizi göstermekten çekinmeyeceğimiz konularda bizden olmayanlar() için ise kolayca başımızı çevirebiliyor ve bu çevirmeyi de haklılaştıracak mazeretler bulmakta zorlanmıyoruz.
Hz. Hüseyin ve Ehli Beyti de Kerbela'da benzer bir mantıkla yalnız bırakılmıştı. Onunla birlikte yürümek yerine oturanlar da çağırdıkları halde ona katılmayanların da çoğu kendi küçük dünyevi menfaatleri için ahiretlerinden vazgeçmişlerdi.
Ferezdak'ın deyimi ile "Kalpler Hüseyin için atıyor ama kılıçları ona karşı" idi.
Bugün de nice Hüseyinler var etrafımızda ama bizler Kufeliler gibi seyrediyoruz.
Bazılarına gerçekten gücümüz yetmiyor ama gücümüzün yettiklerine de el uzatmıyoruz. Muaviye'nin emrindeki Şamlılar gibi dişi deveyi erkek kabul edecek kadar iradesiziz.
Yıllardır şaştığım bir konudur. İnsanımızın belki de en çok okuduğu surelerin başında Bakara ve Ali İmran sureleri olmasına rağmen bu ayetlerden hiç ders çıkar(a)mamız bana tuhaf gelir.