Üniversite yıllarında Emile Zola'nın Toprak kitabını okuduğumda çok etkilenmiştim. E. Zola, natüralizm (doğacılık) akımının önde gelen isimlerinden. Bu etkilenme eserin edebi ve felsefi derinliğinden değil, Fransız toplumu üzerinden anlattığı hikayelerin bizim de hikayemiz olmasından kaynaklanıyordu.
Kilise ve Hristiyanlık ile ilgili mevzuları İslam'a aktararak dönüştürdüğünüzde anlatılanların çoğu herhangi bir Anadolu köyünde yaşanabilecek şeylerdi. Shakespeare'in eserlerindeki hikayelerin ana temasının evrensel olması gibi.
Bazen bizi biz yaptığını düşündüğümüz şeyleri fazla abartıyormuşuz gibime geliyor. Aslında abarttıkça, abarttığımız şeylerin bizden uzaklaşması gibi bir durum var. Örneğin nerede olursa olsun, güzel koku ya da parfümden bahsedilse hemen anında bunu bir medeniyet tartışmasına döndürüp, konuyu "Biz hamamda yıkanırken Avrupa'da millet dışkısını camdan atıyordu, kötü kokularını gidermek için parfümü buldular" vs.ye bağlıyoruz.
Avrupalı tuvalet kültürünü bizden öğrenmiş!... Bizden öğrenmiş olması ya da birilerinden öğrenmiş olması bir eksiklik mi Eksiklik olabilir ama bizden öğrenenler bugün bizden daha temiz ise sorun var demektir.
Anadolu'da daha düne kadar pek çok yerde tuvalet yoktu! Yıkanmayı baştan aşağı üç tas su dökmek sanan binlerce insan vardı.
Toprak kitabında anlatılan sıradan insan hikayeleri ile bizdekilerden çok da bir farkı yok. Küçük farklar büyük farkları doğurabilir mi Elbette doğurabilir ama bizim daha iyi ya da daha kötü olduğumuz anlamına gelmez.
Eskiler hâl ehli olmaktan bahsederdi şimdi ise biz sadece söz ehli olmaktan öte gidemiyoruz. Müslüman şöyledir, Türk böyledir vb. tanımlama çabalarımıza çoğu kez sadece tebessüm etmek zorunda kalıyoruz çünkü iddia ettiklerimiz ile çevremizdeki gerçeklikler arasında büyük bir çelişki var.
"Mümin, insanların kendisinden emin olduğu kimsedir" buyurmuş Peygamberimiz. Çevremizde bırakın dinli dinsizi bizimle aynı mezhepten değil diye insanları ötekileştiren bir Müslümanlık anlayışı egemen çoğumuzda.
Yahudilerin bir kısmına göre kendileri Yehova'nın seçkin kulları ve tüm insanlık onlara kölelik için var. Böyle bir zeminde bir insanlık çizgisinden bahsedebilir misiniz Böyle düşünen bir insanın() İsrail bombaları altında can veren masum küçük çocukların ölümünden etkilenmesi mümkün mü
Bu mantık sadece onlara ait değil maalesef, biraz kendimize dönüp baktığımızda benzer arazlara sahip birçok insan görürüz. Bu hastalık insanlığın genel bir hastalığı. Kimi toplumlarda çok derin kimisinde daha sathi ama bu hastalık hemen her yerde var.
Medenileştikçe azaldığını düşündüğümüz ama artan bir hastalık!..
Erasmus programı ile Çekya'ya giden bir grup lideri muhterem, gezi hatıralarını anlatırken kendisini en çok çok şaşırtan şeylerin başında sınavlar sırasında öğrencilerin kağıtlarını alıp bir köşeye çekilmeleri, başlarında kimsenin durmaması ve buna rağmen kimsenin kopya çekmeye tenezzül etmemesi olduğunu söylemişti. "Kopya çeken olmuyor mu" diye sorduğunda ise "Neden çeksinler ki" diye bir tepki ile karşılaşmış. Kimse işini savsaklamıyor ve zamanında yapıyormuş, herhangi bir konuda kişinin beyanı esas alınıyormuşlar ve kimse yanlış bir beyanda bulunmuyormuş vs. vs.
Bu muhterem onca güzel şeyden sonra lafı öyle bir yere bağladı ki şaşarsınız. Muhterem "Efendim, çok iyiler, çok haslar ama hiç imanları yok, çoğu bir dine inanmıyor. Kadın-erkek ilişkileri de çok serbest!" deyivermiş ve anlattığı tüm güzel hasletleri çöpe atıvermişti.
Gel de rahmetli İstiklal şairimiz Akif'i rahmetle anma.
Hatıralar Hadîs Meâl-i Celîli
"Müslümanlık huy güzelliğinden ibârettir."
(Hadisi Şerif)
Biz ki yarmıştık şu'ûnun en büyük ummânını;
Çiğnemiştik yükselen emvâc-ı bî-pâyânını;
Biz ki evdvârın, kurûnun, hâdisâtın rağmına,
Hâkim olmuştuk bütün bir âlemin eyyâmına;
Şimdi tek bir dalganın pâmâl-i izmihlâliyiz!
Şimdi sâhillerde mahkûmiyyetin timsâliyiz!
Böyle bir sadmeyle altüst olsun en müdhiş gemi...

145