İnsan insanın Katilidir!..

Doğa kendisini yaşatmak ve yaşamak üzere kurgularken, nedense insan denen canlı medenileştikçe(!) yaşamak ama yaşatmamak üzere evrimleşmekte.

İnsan dışında hemen hiçbir canlı türü ne hasımlarına ne de kendi hemcinslerine karşı bu denli acımasız. Doğanın en tehlikeli avcılarının bile bir sınırı var ve hiç birisi avlarını köklerini kurutacak, doğadan silecek şekilde avlanmıyor. Tam tersi dengeyi bozmamaya çalışıyorlar. Bunu tabiatları gereği diyerek geçiştirmemek lazım çünkü zaman zaman bu tür avcıların da rutin dışına çıktıkları oluyor ama bu bir kültüre dönüşmüyor. Ve işin ilginci antropolojik alan çalışmaları gösteriyor ki taş devrini yaşayan avcı toplayıcı insan toplulukları -bugün bile- tıpkı vahşi hayvanlar gibi doğaya ve avlarına büyük saygı duyuyor ve onlarla ontolojik bir bağ kuruyorlar.

Ama medenileştikçe(!) yıkıcılığımız da o oranda artıyor. Geçenlerde sosyal medyada en çok tartışılan konulardan birisi Cengiz Han'dı. Abartılı rakamlar verilmesine rağmen Cengiz Ordularının tüm Asya'nın üstünden buldozer gibi geçtiği malum ama bu o dönem için çok da şaşılacak bir durum değildi ve bunu yaparken de yalnız değildi. En büyük desteği de Asya'nın Moğollar gibi diğer atlı kavimlerinden almıştı ve katliamlarının da bir sınırı vardı.

Arap ordularının Asya'nın içlerindeki ilerleyişinin İslam'ı yaymak amaçlı olsa bile bu durum bazılarımız için yaşananları meşrulaştırmaya yetiyor- daha az kanlı olmadığını tarih kitapları bize gösteriyor.

Tarih birbirini yok eden akraba topluluklar ile dolu

İnsanın kendinden görmediği ya da hasım bellediği hemcinsine karşı şiddetinin bir sınırı yok ve ilginçtir bu vahşet sırasında çoğu kez akıl-vicdan saf dışı kalıyor.

Sıradan bir insana "tanımadığın bir insanı vahşice öldürebilir misiniz" diye sorsak muhtemelen bu suale "evet" cevabı verebilecek kişi bulmak zor olacaktır. En kötümüz bile böyle bir fantezisi olsa bile kolay kolay itiraf edemez.

Peki, gerçek öyle mi Koca bir soru işareti...

Siz insanların önüne onları manipüle edecek malzemeyi verdiğinizde karıncaezmez insanların bile komşularını kıtır kıtır doğradıklarına şahit olabilirsiniz. Bunun örnekleri için çok uzaklara falan gitmeye de gerek yok. Çorum, Sivas, Maraş vb. Katliamlar ve son yıllarda zaman zaman mültecilere karşı yükselen şiddet olayları zemin hazırlandığında bunların çok kolay yaşanabileceğini gösteriyor.

İnsan zihni maalesef manipüle edilmeye çok açık. Öğretilmiş önyargılar o kadar güçlü ki bunları ustalıkla kaşıdığınız da size annenizi babanızı bile darağacında sallandırtabilir.

Sizin zihinlere nakşettiğiniz her şeyin bir yansıması mutlaka olur. Maalesef dünyada bu iş çoğu kez eğitim yolu ile gerçekleştiriliyor. Basın-yayın organları, sinema, edebiyat ve bugün sosyal medya da bunun bir parçası. Devletin eğitimdeki tekeline rağmen geçmişte de bugün de toplumun beynini yıkayacak bir sürü araç var. Sosyal medyada yalan haberlerin yayılma ve inanılma hızı gerçeğe göre yüzlerce kat daha hızlı

Eğitim deyince aklıma kızımla yaşadığım bir diyalog geldi. Kızım din dersindeki anlatım tarzından ya da kitaptaki anlatımdan o denli etkilenmiş ki kafasından aile bireylerini kategorikleştirmişti. Ona göre "falanca halası teyzesi dayısı vs. dindar iken bazıları onlara göre dine lakayt ya da ortada idi."

Bu bana ortaokul yıllarında zorunlu din derslerindeki ağır propaganda ile eve gelip kendi anne babalarımızı tekfir edişimiz ve de komşu çocuklarının, sınıf arkadaşlarımızın bizleri "Kızılbaş" diye tahkir edişlerini getirdi. Bu, bir dönem Alevi ailelerin sıklıkla yaşadığı bir travma idi devletin de insanların da pek umursamadığı