"Bütün Dünyanın gözleri üzerimizde Yeni kuracağımız toplum Tepedeki Şehir olacak"

Şam'ın düşmesi ile birlikte yıllardır süren Suriye İç Savaşında yeni bir aşamaya geçildi. Yıllardır bu savaşın acısını çeken milyonlarca insan var ve daha fazla acı yaşamamak hakları olsa gerek.

Bir devir sona ererken geleceğin neler getireceğini ise hep birlikte göreceğiz ama medyada köpürtüldüğü gibi milyonlarca insanın koşarak geri döneceğini düşünmek saflık olur. Evet, geriye dönecek büyük bir kitle olacak ama dönmeyecekler de olacak. Bu nedenle devletin acil bir şekilde bu konuya el atması ve entegrasyon için doğru politikalar geliştirmesi lazım.

Uzun savaş yılları boyunca bu topraklarda doğmuş ya da bu topraklarda çocukluğu geçmiş ve yetişkinliğe erişmiş binlerce insandan söz ediyoruz. Bu insanların bir kısmı artık bizim toprakların havası ile büyüdü, kör topal da olsa bir demokrasimiz var bunun tadını aldılar ama Suriye'de kendilerini nelerin beklediğini bilmiyorlar. İşte bu belirsizlik onların bir kısmının asla dönmemelerine bir kısmının da bekleyip olup bitecekleri görmek istemelerine yol açacak.

Şu aşamada savaş sonrası nasıl bir düzenin kurulacağı belirsiz. Nasıl bir Suriye ortaya çıkacak, büyük güçler Suriye'yi ne kadar rahat bırakacak, belirsiz. Olabilecekler ile ilgili senaryolar o kadar çeşitli ve bir kısmı korkutucu ki insanların dönmekte acele etmemesine şaşırmamak gerekiyor.

Afganistan'daki gelişmeler, Libya'daki durum, Pakistan'daki gidişat ortada. Zaferi kazananlar ya dünyaya örnek bir düzen inşa edecekler ya da Esat rejiminin farklı versiyonlarını üretecekler.

Dün çevre ülkelere sığınan milyonlarca mülteci, kimin kim için savaştığı ve kan döktüğüne anlam veremedikleri bir savaştan kaçmışlardı. İŞİD, Esad ya da başka fraksiyonların adeta birilerinin taşeronu gibi davranarak oluk oluk kan akıttıkları bir coğrafyaya geri dönülecek.

O kadar çok farklı fraksiyon ve grup var ki bugün; herkesin kendi kafasındaki doğruyu diğerlerine dayatmaya kalkacağı bir süreçten barışın çıkması çok zor. Sonuna kadar intikam denilecek, farklılık ve çeşitliliklerin yok sayılacağı bir rejim kurulmaya kalkılacaksa Suriyelilerin kanının akmaya devam edeceği maalesef çok açık.

Bu nedenle asıl zorlu günler şimdi başlıyor çünkü barışı inşa etmek çoğu kez savaştan bile zordur.

Verilecek imtihanı zorlaştıran bir başka husus daha var. O da bu coğrafyayı satranç tahtası gibi gören büyük güçlerin varlığı. Suriye'de kurulacak bir düzenin inşasında bu güçler nasıl bir rol oynayacak. Bu nedenle barışın tesisinde kazanan güçlerin birilerinin taşeronu olmak yerine kalpleri Suriye'nin felahı için atmalı.

Suriyeli kardeşlerime önerim bugünkü rolünden bağımsız olarak ABD'nin kuruluş hikâyesini sakin kafa ile okumalarını salık vermek olabilir. Belki de bu hikâye Suriyeliler için bir misal olabilir.

İngiliz İmparatorluğuna karşı isyan eden Amerikan Kolonileri zaferden sonraki kritik süreçte birçok badire atlatmış, istese kral olabilecek G. Washington "Zaten bir kralımız-kraliçemiz vardı" diyerek krallık tekliflerini reddetmişti. Amerikan Anayasası hazırlanırken süren tartışmalar sonucu varılan nokta ise "Biz neden Avrupa'dan kaçtık, ve şimdi oradaki hikayeyi tekrarlamak mı istiyoruz yoksa yeni bir hikaye mi yazmak istiyoruz" olmuştu.