Bir güzel adamın hatırasına

İnsan yaş aldıkça hayatta pek çok şeyin anlamı da değişiyor. Belki de en çarpıcı değişiklik ölümün yakınlığı olsa gerek. Her ne kadar emri ilahi gelip kapıyı çaldığında genç yaşlı diye sormasa da insan ölümü hiçbir yaşta kolay kolay kendisine de sevdiklerine de yakıştıramıyor.

Halbuki ölüm hayatın bir gerçeği ve her an etrafımızda bir çarkı felek gibi dönüp duruyor. Genç, ihtiyar, iyi, kötü, sağlıklı, hasta demeden her gün birimizin kapısını çalıyor.

Çocukken "Falanca, filanca vefat etmiş. Şu yaştaydı, bu yaştaydı" dediklerinde mevta çocuk ya da genç değilse "Ne kadar da çok yaşamış!" diye şaşardık. Hesap bilmediğimizden kelli 35-40 yılı vs. o kadar uzun ve hiç bitmeyecek bir süre sanırdık ki, şaşarsınız.

Gel zaman, git zaman bizler de yaş aldıkça hayat mı tatlı geldi yoksa ölüm korkusu mu sardı bilmem ölüm daha bir zor gelir oldu. Hele bir de güzel insanlar bir bir etrafımızdan eksildikçe ölümün ağırlığı bir başka çöker oldu üstümüze.

Babamın bizi bırakıp gitmesinin üstünden kaç yıl geçti hatırlayamıyorum. Yılları saymak güç geliyor ama inanın sesi hep kulaklarımda

Söyle derler bana gerçek erenler

Sarardı gül benzim soldu n'eyleyim

Ellerin çiçeği allı yeşilli

Benim çiçeklerim soldu n'eyleyim

Yeni haber geldi dostun ilinden

Gönül pervaz urdu uçtu gölünden

Korkum ayrılıkla ölüm elinden

İkisi başıma geldi n'eyleyim

İnsan yanı başında da olsa pek çok ölüme çoğu kez kayıtsız kalırken bazılarına ise kayıtsız kalamıyor. Hele bir de bu kayıplara güzel insanlar eklenince acısı bir başka oluyor. Yaşarken yarım kalan hatıraları yürek sızlatıyor.

Yıllarca birlikte mesai yaptığımız Uğur Aksoy hocamı geçen hafta sonu şu yalan dünyadan darı bekaya yolculadık. Trakya'ya ilk geldiğimde tanıştım bu güzel adamla. Zorlu Sivas yıllarının ardından böyle güzel bir insanla tanışmak bana ilaç gibi geldi desem yeridir. Yardımseverliği bir yana gördüğüm en pozitif insandı. Etrafında hep bir mutluluk halesi ile gezer, öğrencileri gözlerinin içine bakardı. Dünya yıkılsa altında kalmayacakmış gibi haline ise gıpta ile bakardım.


Uğur Aksoy

Bir o kadar da ince idi. Pandemi sürecinde herkes gibi bizler de uzak kaldık, dünya dertlerine dalınca da eskisi gibi görüşemez olduk. Ara ara görüşsek de körlüğümden midir, konduramadığımdan mıdır nedir bilmiyorum zayıfladığını, artık eskisi gibi güçlü olmadığını fark edemedim. Bir gün ortak bir arkadaşımız "Uğur Hoca kansermiş!" diye haber verdiğinde beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

Eşimle hemen arayıp ziyaretine gittik. O kadar görüşmemize rağmen neden hiç bahsetmediğini sorduğumda "Sen Babanla uğraşıyordun bir de beni mi dert edecektin!" demişti. Kanserle mücadelesini kazanmış görünüyordu. 15 dakika için gitmiştik ama bizi gece yarılarına kadar bırakmadı. Saz çaldık, türküler söyledik bol bol neşelendik, kederlendik.