Beşir Hoca kompleksi

Modern çağın bir hastalığı olsa gerek; kendine güvenini yitirmiş topluluklarda geçmişten, yaşanmışlıklardan, farklılıklardan ve ötekinden korkmak gibi bir durum var. Bu nedenle bu güvensizliğin yaptırabileceklerinin de bir sınırı olmuyor.

Bu nereden mi aklıma geldi, haberleri dolaşırken Karar Gazetesi internet sayfasında "Üniversitenin başka işi yok mu" sürmanşeti ile karşılaştım. Hemen altında "Beşir hocaya büyük vefasızlık" yazıyordu.

Bilenler bilir, Beşir Atalay bir dönem Ak Partinin en önemli isimleri arasında idi. Daha önce Kırıkkale Üniversitesinde Kurucu Rektör olarak görev yapmış, üniversitenin bugün ulaştığı seviyede onun döneminde başlatılan yatırımlar ve daha sonra da devam eden desteği büyük rol oynamıştı.

Hasbelkader Beşir Hocanın da ilk öğrencileri arasında bulundum. Üniversitenin ana kampüs alanı, bir zamanlar bozkırın ortasında birbirinden kopuk bir cezaevi binası, Gazi Üniversitesinden kalma bir yüksekokul ve Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurt binasından ibaretken bugün devasa bir kampüse dönüşmüş durumda.

Kampüse, 2017 yılında Beşir Hocanın adı verilmiş. Halbuki Beşir Hoca 28 Şubatçıların gazabına uğramış ve görevinden alındığında, görevle getirilen yıkım ekibi Beşir Hocanın tüm mirasını yok etmeye çalışmıştı. Onun döneminde alınan pek çok isme çeşitli gerekçelerle mobing uygulanmış, akademisyenlere hak ettikleri kadrolar verilmeyerek üniversite ile bağları koparılmaya çalışılmıştı.

Ak Partinin hızla yükseldiği ilk yıllarında Beşir Atalay döneminde buradan yolu geçen pek çok isim de gerek parti içinde ve gerekse devletin çeşitli kademelerinde görevler almış, önemli makam ve mevkilere gelmişlerdi ve hala da pek çok yerde varlar.

O yıllarda nefret o kadar büyüktü ki, benim gibi hasbelkader o okulun kapısından öğrenci olarak girenler bile bu nefretten pay almıştı. Mezuniyet töreninde eski bölüm başkanımız Prof. Dr. Ali İbrahim Savaş ile resim çektirdim diye yeni bölüm başkanımız büyük bir akademisyen vakarı ile yüzüme "Sen bu fakültenin kapısından bir daha içeri giremezsin" diyerek odasından kovmuş ve akademik anlamda bana kapıyı kapatıvermişti.

Şimdi geçmişe bakıyorum da benim hakkımda samimi olan birkaç kişiden biri de o zatı muhteremmiş. En azından ne etnik ne dini kökenime bakmadan kişisel sorun yaptığı bir konu yüzünden bana üniversite kapısını açıkça göstermişti.

Neyse biz konuya dönelim.

Bir isim niye değiştirilir

28 Şubatçıların izlerini silemediği Beşir Hocanın ismini kimler neden silmek isteyebilir ki

Siyasetin yanardöner dünyasında sanırım bunlar normal. Futbolda çok kullanılan bir tabirle "Vefa, sadece bir semt isminden ibaret" olsa gerek.

Türkiye'de Cumhuriyetle birlikte başlayan bir hastalık bu isim değiştirme işi. "Yok kanun, yap kanun" mantığında yürüyen işler. İsim değişince her şey unutulacak ve tarih değişecek sanki… G. Orwell'in hatırı da kalmasın bu arada.

Köy kökenli olanlarımızın %90'nının köylerinin resmiyetteki ismi ile halk arasındaki isimleri aynı değildir malumunuz. Tam 80 yıl önce değiştirilen köyümün ismini halk bugün bile kullanıyor. Kaç nesil geçmiş halbuki…

Ankara'da çocukluğumun geçtiği sokağın numarası defalarca değişse de hala insanlar için orası 91. Sokak. Bunları basit şeyler olarak görmeyin, işin şirazesinden çıktığı çok yer var. Yıllar önce dedemin damında bulduğum belgeler arasında birçok Bekir, Osman, Ömer ismi geçen tutanaklar bulmuştum ve merakla bunlar kim diye sorduğumda bunların aslında Bektaş, Hüseyin ya da Ali ismindeki büyüklerimiz olduğunu öğrenmiştim. Alaca'nın işgüzar nüfus memurları kendilerini devletin yerine koyup Alevi isimleri yerine güya Sünni isimleri koyuvermiş, başka yerlerde de Kürtçe vd. dillere yapılıyordu...