Zamanın tefsiri

Bu başlıktan şu iki anlam da çıkabilir: 1- Zaman nedir Yani zamanın anlam ve tefsiri nedir

2- Zaman içinde ancak bazı gerçeklerin tezahür ederek zamanla veya zamanın tefsiriyle anlaşılıp iktidar-ı beşerin ilzam olarak, ebkem olarak kabule mecbur kalması.

Biz zamanı bu iki cihetten de, sırasıyla izaha gayret edeceğiz.

Önce, zamanın analizi ve anlaşılması: Zaman, fiziğin konusu olarak bilindiği için önce fiziki düşüncelere göre bu terim hakkında bilimcilerin telakkilerini nakledelim.

Bu tanımlardan birine göre zaman, atomun titreşim frekansıdır. Bir başka teoriye göre zaman subjektif bir varlıktır. Yani, göreceli veya illüzyonist veya hayali... Buna benzer zaman hakkında birçok subjektif nazariyeler serdedilmiştir. Diğer bir tanım, 'zaman uzaysal boyutu olmayan bir sürekliliktir' denilmiş.

Einstein ise zamanı, "Işık hızından ibarettir." diye ışıkla ilişkilendirerek çok basite indirgemiştir. Veya ışık hızı zamanın durduğu noktadır. Bundan benim anladığım, ışık hızına ulaşınca zaman biter şeklindedir ve bunun deneyi de var. Fakat ben mekân darlığından giremiyorum.

Demek zaman hakkında çoğu filozofik, global ve izafi bir çok ifadeler kullanmıştır. Fakat bunların hepsinin afaki kalmasının sebebi, onlar bu ifadelerle, hep failsiz bir fiil ve mana-yı ismi ile izaha çalıştıkları için, muğlak kalıp anlamsızlaşmıştır. Çünkü Üstad "Bazen gayet derin ve bilinmez ve çok ehemmiyetli, bin cihette de hikmeti olan bir hakikata fennî bir nam takar. Güya o nam ile mahiyeti anlaşıldı, âdileşti, hikmetsiz, manasız kaldı.

(Sözler, 14. Sözün Zeyli)" demektedir. Ve onlar zamanı müstakilleştirmeye çalıştıkları için anlamsız ifadelerle yanlış olarak mana-yı ismi ile ele alıp, mana-yı harfiden çıkararak bağımsızlığını savunmuşlar, onun için saçmalamışlardır.

Halbuki İslam literatüründe, "zamanın kendisi de bir mahluk olup, güneş ve dünyanın hareketlerine bağlı olarak Allah'ın (cc) yarattığı bir vakittir.

Veya ayette "külle yevmin hüve fi şe'n" (Rahman suresi, 30) tabiriyle (Allah her an bir tecellidedir.) ifadesiyle zaman "bir tecellidir". Yani fizikçilerin, zaman için, "atomun titreşim frekansı" dedikleri şeyin aslı, zaman "cazibe ve dafiadan mütevellit bir titreşim aralığıdır ki, dakikalar, saatlar, gün, asır ve dehr veya devirler, o tecellinin netice ve toplamlarını ifade eder. Cazibe ve dafia ise Cenab'ı Hakkın Celal ve Cemalinin tecellileridir ki, netice olarak o, duyu organlarımızı aşan metafizik bir mahluk ve vakıadır.

Zaman kavramı, Kur'an literatüründe, "yevm, asr ve dehr" gibi ifadelerle kullanılarak bunların her biri zamanın bir boyutunu, ferden ve nev'an bize anlatmaktadır. Mesela Cenabı Hak, Asr suresinde, asra yemin ederek hem ikindi vaktinin, hem de yüz seneyi ifade etmesi gibi, İnsan suresinde (Dehr suresi diye de bilinir) "Dehrin akışı içinde öyle zaman geçti ki, o devirde insanın adı bile anılmazdı." (İnsan suresi, 1) buyurur. Dehr, asırları ifade eden devirler gibi tefsir edilerek, Kur'ân-ı Kerim'in değişik sure ve ayetlerindeki zikirler, bağlamına göre anlam kazanan soyut bir mefhum ve mahluktur, denilmesi izahtan varestedir.

Risale-i Nur'da zaman kavramı, daha çok ibadetler üzerinden değerlendirilerek, ibadetler, spesifik zaman olarak, Allah'ın emirlerine riayet etmek suretiyle onunla olan bağlantı ve ahitleşmeyi ifade edebildiği gibi, yenilenen akit manasını taşıdığı, bir nevi her namaz vakti, Cenab-ı Allah'la tekrar tekrar anlaşmanın yenilenmesi olan ibadet zamanlarını da ifade eder. Üç ayları ve mübarek geceleri de, bu bağlamda ele alabiliriz.