Siyonizm'in kökleri Anglosakson edebiyatındadır

Siyonizm'le ilgili kitaplarda dikkatimi çeken hususlardan biri bu ideolojinin Anglosaksonlar tarafından icat edilmiş olması, diğeri de Siyonist Yahudilerin aynı ideolojinin tarihî Filistin topraklarına kök salmasıyla ilgili korkularıydı. Bu açıdan Siyonizm'in kaynağı Anglosakson edebiyatıdır, ifadesi yadırgatıcı olmamalıdır. Buna rağmen birçok defa ifade etmeye çalıştığım gibi bizde Siyonizm ideolojisi ya da Yahudilerin İsrail devletini kurma süreci Yahudi ilahiyatına dayandırılmıştır. Bu sebeple Anglosakson edebiyatının Siyonizm'e kaynaklık ettiği yönündeki görüş çok ciddi bir karşılık bulmadı. Ama yine de bu yöndeki çalışmaların gittikçe artacağını ve bu yeni görüşün daha fazla gündeme geleceğini tahmin edebiliriz. Eğer Filistinlilerin direnişini kırmayı başarsalardı Siyonizm ideolojisinin yeni bir din olarak kabul edilmesi üzerinde durulmayacak ve çok kimse kaynakları sorgulama yönünde bir adım atmayacaktı. Çünkü Siyonist Yahudiler başarmış olacaklardı ve bu yeni ideolojinin Anglosakson Evanjelik kökleri araştırılmayacaktı.

Siyonist Yahudilerin Filistin'in tarihî topraklarında yeni bir ideolojiyi hayata geçirmekte başarılı olamadıkları çok açıktır. Sadece İngiltere'nin Filistin'i bir devlet olarak tanımak mecburiyetinde kalması üzerinden hareket ettiğimizde bile bu başarısızlığı tespit edebiliriz. Fakat bundan önce Siyonizm'in Filistin'de kök salamama korkuları üzerinde durmamız gerekir. İşte burada da psikoloji işimize yarayabilir. Alanım olmadığı için psikolojik boyutlar üzerinde durmayacağım. Toprağa kök salmak bir yeri yurt edinmenin en önemli boyutu olsa gerektir. Anglosaksonların Kuzey Amerika'yı yurt edinmek için o toprakların yerlilerini kökünden kazımış olması çok önemli bir tecrübedir. Bunun tarihte örneği herhâlde çok azdır. Kızılderililer olarak tanımladıkları Kuzey Amerikalıları niçin etnik temizliğe tabi tuttuklarını biraz da psikoloji ile açıklamak gerekir. Afrika'dan getirdikleri köleler de Kuzey Amerika'nın yerlileri değildi. Onları da derilerinin rengiyle tanımlamışlardır. Fakat Afrika kökenlilerin de toprağa kök salmalarına izan vermemişlerdir. Böylelikle farklı kültürlerin doğal gelişim imkânını ortadan kaldırmışlardır. Zannediyorum yerliler karşısında korkuya kapılmışlardı. Anglosaksonların Kuzey Amerika macerası bu korkunun ne derece önemli olduğunu gösterir. Etnik temizlik ve soykırım kavramlarını da bu korku üzerinden açıklayabiliriz. Siyonist Yahudilerin de aynı korkuyu Filistin'in tarihî topraklarında hissettikleri anlaşılıyor. Netanyahu gibi birçok Siyonist'in, Hacı Emin el-Hüseynî'nin şahsında daima Hitleri görmesi çok ilgi çekicidir. Bunu propaganda amaçlı yaptıkları elbette bilinmeyen bir durum değil fakat Hacı Emin el-Hüseynî'de Hitleri gördükleri de inkâr edilemez bir gerçektir.

Siyonizm ideolojisine inanmış Yahudilerin eserlerini okurken ne yapmak istediklerini sorgulamak elbette çok önemlidir. Theodor Herzl'in "Old New Land" adlı romanını ne yapmak istedikleri sorusuna cevap bulmak için okumuştum. Hatta Siyonizm'in kolonyalist bir ideoloji olduğu sonucuna bu kitaptan ulaşmıştım. Çünkü Herzl, açıkça Filistin'in tarihî topraklarında bir Alman kolonisi hayal etmekteydi. Avrupa medeniyetinin kolonyal inançlarını bu kitapta bulabiliriz. Fakat bu kitaplara ikinci bir soru daha sormak lazım geldiğini fark ettim. Neden Filistin'in tarihî topraklarına kök salma tecrübelerine haddinden fazla önem atfettiler Kolonyalist yayılmacılığın köklerini bu kitaplarda aramak gerekir çünkü yeni sorular da bu kitaplardan çıkacaktır. Yahudi ilahiyatından yeni sorular çıkmaz. Çünkü Siyonist yayılmacılığın kökleri Yahudi ilahiyatında değildir. Kolonyal bir ideoloji olarak Siyonizm'in kökleri Anglosakson ve devamında Siyonist Yahudilerin edebiyatındadır. Bu ideolojinin zaaflarını ve korkularını bu eserlerde bulabiliriz. Nitekim Filistin'in kolonileştirilmesine hasredilmiş kitapların neredeyse tamamında toprak, derin bir mesele olarak işlenmiştir.