İzmir'de üniversite öğrenimi gören genç arkadaşım Bangladeşli Mahmut sayesinde kitaplarını fark ettiğim akademisyenlerden biri Mahmood Mamdani (Mahmut Mamdani)'dir. Bizim Bangladeşli Mahmut, çalıştığım konuları bildiği için Mahmood Mamdani'yi de mutlaka okumam gerektiğini söyledi. Biraz araştırdıktan sonra onun "İyi Müslüman Kötü Müslüman" başlıklı kitabının dilimize tercüme edildiğini öğrendim. Kitabın alt başlığı şöyle: "Amerika, Soğuk Savaş ve Terörün Kökenleri". "İyi Müslüman Kötü Müslüman", Sevinç Altınçekiç'in tercümesi ile 1001 Kitap Yayınları arasında çıkmış. Yayım tarihi 2005. Bugün Mahmood Mamdani'nin "İyi Müslüman Kötü Müslüman" adlı kitabından bahsedecek değilim. Sadece bölüm başlıklarını vermekle yetineceğim: Modernlik ve Şiddet, Kültür Tartışması ya da İslam ve Siyaset Hakkında Nasıl Tartışılmaz, Çinhindi'nden Sonra Soğuk Savaş, Afganistan: Soğuk Savaşın En Önemli Anı, Vekil Savaşından Açık Saldırganlığa ve Cezadan Muafiyet ve Toplu Cezalandırmanın Ötesinde.
Bizim Bangladeşli Mahmut genç yaşına rağmen iyi bir entelektüeldi. Entelektüel merakı sayesinde Mahmut Mamdani'yi tanıyordu. O zaman öyle düşünmüştüm. Belki de Bangladeşli olduğu için Hindistan kökenli bir yazarı fark etmişti. Mahmut Mamdani Afrika çalışmalarıyla öne çıkmış biriydi. Bangladeşli Mahmut'a sorma fırsatım olmadı ama Mamdani'nin üstüne gittiği konular ancak entelektüel bir ilgiyle kavranabilir. "Neither Settler nor Native: The Making and Unmaking of Permanent Minorities" başlığını taşıyan kitap da özel bir ilgiyi hak ediyor. Bu kitabın başlığından kolonyalist karşılaşma sonucunda ortaya çıkan yerli ve yerleşimci zıtlığından farklı bir grup olarak azınlıklar üzerinde de durulduğu anlaşılıyor. Sanal âlemde kısa bir araştırmadan sonra Mahmut Mamdani'nin Middle East Monitor'da "Etnik Temizlik, Irkçılık ve Ulus Devlet İnşası" başlığı ile bir söyleşisine rastladım. Mamdani İsrail'in son iki yılda bütün dünyayı dehşete düşüren kolonyalist saldırganlığı üzerine konuşmuş. Sanal âlemde yazarın makalelerine ulaşmak da mümkün.
Bangladeşli Mahmut'la Zohran Mamdani üzerine konuştuğumuzu hatırlamıyorum. Doğrusunu söylemek gerekirse iki Mamdani arasındaki ailevî bağın varlığını sonradan fark ettim. Bugün adını bütün dünyanın öğrendiği Zohran Mamdani, "İyi Müslüman Kötü Müslüman" kitabının yazarı Mahmut Mamdani'nin oğluymuş. Bunun önemli bir ayrıntı olduğunu düşünüyorum. Anladığım kadarıyla New York'a belediye başkanı seçilen Zohran Mamdani alışılmış kalıplarla izahı mümkün olmayan biri. Bu cümleyi kurarken Obama'nın seçildiği dönemi hatırladım. Hüseyin isminden hareketle kısa bir dönem sempati oluşturmayı başarsalar da Obama döneminde ABD'de Neocon politikalardan herhangi bir sapma olmamış, Siyonistler çok daha güçlü pozisyonlar elde etmişti. Zohran Mamdani ise tam bu bağlamda ABD'de Siyonist lobilerle başı derde giren bir siyasetçi olarak öne çıktı.
Zohran Mamdani'nin babasından bahsetmemin sebepleri var. Evet, ailenin Müslüman kimliği çok dikkat çekici fakat Zohran Mamdani'nin belediye başkanı seçilme sürecindeki ve seçildikten hemen sonraki konuşmalarında öne çıkan konu başlıkları asıl öneminin başka bir yerde aranması gerektiğini gösterdi. Babasının üzerine gittiği konularla Zohran Mamdani'nin önem verdiği meseleler arasında bir paralellik olduğunu söyleyebilirim. Bu durum, Zohran Mamdani'nin Nev York'a belediye başkanı seçilmesini biraz olsun açıklayabilir. Buradan hareketle Zohran Mamdani'yi ABD'nin dünya siyasetinde bir pazarlama unsuruna indirgemekten ziyade içerideki bir hesaplaşmanın yansıması olarak gördüğümü belirtmek isterim. ABD ve İngiltere İsrail'i kolonyal bir proje olarak geliştirmişler ve İslam'ın merkez coğrafyasında yeni bir koloni devlet meydana getirmişlerdi. Fakat bu projeyi daha ileriye taşıyamıyorlar. Filistin direnişi korkunç yıkımlara rağmen Anglosakson ve Siyonist yayılmacılığı bir yerde durdurdu. İngiltere ve ABD, 1990'ların başından itibaren İslam coğrafyasında yeni bir kolonyal yayılmacılık dönemine girmişti. Evet, bu yayılmacılığın ileri hattında Siyonist Yahudiler vardı fakat mülksüzleştirme, etnik temizlik, soykırım ve sürgün suçlarından İngiltere ve ABD yani Anglosaksonlar doğrudan sorumludur. Bugün Gazze soykırımından hareketle İngiltere'nin aynı sistemi devam ettirmek istediğini söyleyebilirim. İngiltere menşeli silahların Sudan'daki felakette oynadığı menfur rol bunun kanıtıdır. ABD'de ise İsrail'in suçlarına ortak olmanın açığa çıkardığı gerilim daha fazladır. Mamdani'nin seçilmesine Siyonist lobilerin gösterdiği tepki buna işaret ediyor.

3