İsrail'i İngiltere ve ABD'nin kolonyal bir projesi olarak görmek gerekir. Bu, bir hakikattir. İsrail'le ilgili bütün değerlendirmeler bu hakikatten hareketle yapılmalı. Kolonyalizm bir bağlamdır ve Batı'nın Doğu hakkındaki yargıları dahi bu bağlamda değerlendirilmeli. Oryantalizm de İsrail gibi başlı başına bir bağlam değildir. İsrail'in Filistinliler hakkındaki bütün yargıları Batı'nın Doğu hakkında ürettiği bilgiden doğmuştur. İsrail de İngiltere ve ABD kolonyalizminin bir sonucudur. İsrail'i bu bağlamdan uzaklaşarak veya kopartarak değerlendirmek anlamsızdır. Bunlar bir bütünün birbirini dönüştüren parçalarıdır. İsrail'in Batı'ya hâkim olduğu yönündeki fikirler yirminci yüzyılın hastalıklı zihin yapılarının sonucudur. Bugün Filistin'de işlenen bütün savaş suçlarından ABD, İngiltere ve Almanya doğrudan sorumludur. Önceden geri planda kalmayı başarıyorlardı ama şimdi açıktan saldırı hâlindeler. Çoğu insan için kabullenmesi zor bir durum olabilir fakat Filistin'de soykırım suçuna gönüllü dâhil oluyorlar. Yahudiler onları ele geçirdiği için değil, Doğu Akdeniz'de yeni bir koloni devlet kurdukları için soykırım yapıyorlar. Direnişi ve küresel kararlılığı kırmak istedikleri çok açıktır.
Katar'da Hamas temsilcilerine yapılan menfur saldırı yukarıda ifade etmeye çalıştığım bağlam içinde anlam kazanır. İsrail, bu zamana kadar uluslararası hukukun bütün kurallarını çiğnedi. İsrail'in kendi başına askerî bir üstünlük kazanamadığını dünya gördü. Katar'a yapılan saldırı İsrail'in korkusuzluğu, cesareti ve yenilmez bir güç olmasının sonucu değildir. İngiltere ve ABD'nin İsrail uçaklarına yardım ettiği biliniyor. İngiltere Gazze'de de İsrail'in bütün saldırılarının içindeydi. Çok daha vahim bir gelişme ile karşı karşıyayız. İngiltere yeni dışişleri bakanı aşırı derecede bağnaz bir Siyonist'tir. Yvette Cooper, geride kalan iki yıl zarfında İsrail'i savunmak için gerçekliğe gözlerini yumarak sadece inançları doğrultusunda konuştu. Bu, bağnazlıktan başka bir şey değildir. Katar'da Hamas temsilcilerine yapılan saldırılarda da İngiltere doğrudan yer aldı. Muhtemelen, gerekçeleri birbirinden farklıdır. ABD ile İngiltere arasındaki bir rekabetten bile söz edebiliriz. Katar ve diğer Körfez ülkelerinin sermayesiyle ilgili bir mücadele bile akla gelebilir. Nihayetinde Katar da İngiltere kolonyalizminin bir parçasıydı. İngiltere, Filistin'de soykırımın devam etmesini istiyor. İsrail'i durdurmak isteyenlerin karşısına çıkmalarının başka bir açıklaması olamaz. Bu sebeple bütün dikkatlerin İngiltere, ABD ve Alman üzerine çevrilmesi gerekiyor. Kuralları çiğneyen bu ülkelerdir.
Türkiye'de İsrail meselesi farklı bağlamlarda tartışıldı. Din ve medeniyet savaşı tanımları da farklı bağlamlardandır. Avrupalılar din savaşı tezini çokça kullandı. Bu tez özellikle Siyonist Yahudiler tarafından istismar edildi. Ne yazık ki bizde de bu tezlere anlam yükleyenler var. Din adına hareket ettiğini deklare eden örgütlerin varlığı üzerine yapılan tartışmaları iyi hatırlamak lazım. Bugün dahi Hamas'ı aynı kategoriye dâhil ederek din savaşı tezine yeniden hayat vermek istedikleri biliniyor. Hâlbuki Hamas vatan toprakları için mücadele veren bir bağımsızlık hareketidir ve tam da bu sebeple mağlup olmayacaktır. Evet, Hamas'ın kahir ekseriyetini Müslümanlar oluşturmaktadır. Fakat Filistin'de aynı dava için mücadele veren Hristiyanları da hiçbir zaman unutmamak gerekir. Onlar da İngiltere, ABD, Almanya ve Siyonist İsrail'e karşı Filistin topraklarını savunuyorlar. Filistin davasının bütün dünyaya mal olmasını da aynı çerçeve içinde değerlendirmek gerekir. Filistinlilerin İngiltere, ABD ve Almanya'nın kolonyal ve ırkçı hırsları karşısında bir varlık ve yokluk mücadelesi içinde olduklarını bütün dünya görüyor. Zaten dünyayı harekete geçiren fikirler de bu karşıtlıktan doğuyor.