İngiltere'de Gazze mahkemesi ve bizim Akdeniz

Gazeteci Matt Kennard ismini de Gazze'ye kolonyal saldırıların yeniden başladığı günlerden sonra duydum. Kennard İsrail'in ABD ve İngiltere ile birlikte Gazze'de işlediği savaş suçlarıyla ilgili etkili yayınlara imza attı, şimdi de İngiltere'de Jeremy Corbyn'in liderlik ettiği Gazze mahkemesinde birtakım iddialar dile getirdi. Mahkeme üzerinde ayrıntılı bir şekilde duracak değilim fakat İsrail, İngiltere, ABD ve Almanya'nın savaş suçlarıyla ilgili bu türden mahkemelerin zamanla çok daha önemli hâle geleceğinden şüphem yok. Çünkü bu ülkeler uzun bir dönem dünya sisteminin hâkim unsurlarıydı ve bütün bir dünyayı Anglosaksonlara göre şekillendirdiler. Elbette dünya ilelebet onların etrafında dönmeyecekti. Bunu fark ettikleri andan itibaren değer olarak piyasaya sürdükleri ne varsa hepsini inkâr etmeye başladılar. Filistinliler bütün dünyaya onların yeni yüzünü Gazze'de ve Batı Şeria'da gösterdi. Bu açıdan Kennard gibi gazetecilerin tanıklıkları çok değerlidir. Kennard, Jeremy Corbyn öncülüğündeki mahkemede şunları söyledi: "Eskiden "suç ortaklığı" derdim fakat kanıtları inceledikten sonra bu durumun kâr ortaklığının ötesine geçtiğini düşünüyorum. İngiltere'nin askerî harekâta dâhil olduğuna inanıyorum. İşçi Partisi hükümeti, operasyonları, Sierra Nevada adlı ABD şirketine gizlice ihale etti."

Gazeteci Matt Kennard'ın ifadeleriyle açıklığa kavuşan durumu izah etmek için iki yıldır kolonyalizmle ilgili makaleler yazmaya çalışıyorum. Almanya, İngiltere ve ABD'nin Avrupa'da işlenen soykırım suçlarından dolayı Yahudiler karşısında mahcup bir durumda olduklarına inandığımız için çok ciddi değerlendirme yanlışına düşmüştük. Bu sebeple yirminci yüzyılın ikinci yarısında maruz kalınan propagandadan dolayı Anglosakson Yahudi medeniyetine karşı herhangi bir hareket kök salamadı. Anglosaksonlar yaklaşık iki yüz yıl boyunca bizim coğrafyamızda da medenileştirme misyonu ile hareket etti ve entelektüel anlamda onları durdurmak mümkün olmadı. Bunların karşısına bu zamana kadar en güçlü bir şekilde Filistinliler çıkmıştır desek yeridir. İkinci yıl tamamlanmak üzere ve bu geçen zamanda Filistinliler neredeyse bütün dünyayı harekete geçirdi. Çünkü bu zaman zarfında Anglosakson Yahudi medeniyetinin kolonyal yüzü açığa çıktı. Bu, Filistin bağımsızlık savaşının güçlü mesajlarının doğrudan sonucudur.

7 Ekim'den sonra dünya büyük bir değişim geçiriyor. Avrupa medeniyeti gibi kavramlar da bu değişimden nasibini alıyor. Geçen yüzyılda Batı ve Avrupa gibi kavramlar pek sorgulanmazdı. Fakat geride kalan iki yılda Batı ve Avrupa gibi genel kavramların dönemsel bir hâkimiyetin neticesinde ortaya çıktığını anlamış olduk. Aslında Avrupa ülkeleri de Anglosakson hâkimiyetine boyun eğdi. Almanya, İngiltere ve ABD'ye karşı Avrupalılar da harekete geçemedi. Gazzeliler onlara da bu gerçeği göstermiş oldu. Küresel sumud (kararlı direniş) filosunun Akdeniz ülkelerinin limanlarından çıkış yapması geleceğe dönük işaretler bakımından da önemlidir.

Anglosaksonlar coğrafî münasebeti olmamasına rağmen Romalılar ve Osmanlılardan sonra Akdeniz'de hâkimiyet kurdu. Bu hâkimiyetin en önemli sonuçlarından ve dayanaklarından biri İsrail'dir. Siyonistler Anglosaksonların Akdeniz hâkimiyetini sürdürmek için Filistin'in tarihî topraklarında bütün insanlığı utandıracak suçlar işledi. Jeremy Corbyn liderliğindeki mahkemede ortaya çıktığı gibi İngiltere bu suçlara doğrudan dâhil olmuştur. Fakat bu suçlar karşısında Akdeniz ülkelerinin devlet olarak harekete geçmesi pek mümkün olmadı. Çünkü bütün devletler Anglosaksonların farklı bir niyetle hareket ettiğini görebiliyor. Onlar savaşı küreselleştirmek ve geçen iki yüzyılda oluşturdukları hegemonyayı yeniden inşa etmek istiyor. Fakat yine de küresel kararlı direniş filosu Akdeniz limanlarından harekete geçebildi. Türkiye de bu filoya çok geniş bir manevra alanı kazandırıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse filonun hazırlık aşamasında İspanya ve İtalya limanlarından çıkış yapması çok değerlidir.