Güney Afrika'nın Uluslararası Adalet Divanı'na Gazze başvurusu

İsrail, Gazze Savaşı'nda bütün insanlığa karşı ağır bir suç işleyerek tarihe geçti. Kuşkusuz bu bir soykırımdı. İsrail, Gazze'de ve Filistin'in bütününde işlediği suçun yanında büyük bir yıkıma da yol açtı. Gazze'de taş üstünde taş kalmadı. Batı Şeria'da da Filistinlilerin evleri sistemli bir şekilde yıkılıyor. Bu, tam anlamıyla bütünlüklü bir siyasetin hayata geçirildiği anlamına gelmektedir. İsrail, bütün Filistinlileri mülksüzleştiriyor. Bu da İsrail'i Batı Avrupa'nın ve özellikle de Anglosakson kolonyalizminin uzantısı hâline getiriyor. Fakat bütün bunlara rağmen İsrail, 7 Ekim'den sonra ilan ettiği hedeflerine ulaşamadı ve büyük bir itibar kaybına uğradı. İsrailli yöneticilerin "cinnet" hâline sürüklenmesinin sebebi de budur. İsrailli temsilcilerin 7 Ekim'den sonraki açık beyanları bu cinnet hâlinin göstergesidir. İsrail'in Gazze'de ve Filistin genelinde sergilediği vahşet bütün dünyada tepkiye neden oldu. Çünkü vahşet neredeyse bütün dünyaya rağmen sergilenmektedir. Sadece İngiltere, ABD, Almanya, Fransa ve Hollanda gibi eski kolonyalist devletler İsrail'in vahşetini açıkça destekliyor. Bu, Avrupa ülkelerinin Yahudilere borcu olarak yorumlanamaz. Nitekim kolonyalist devletlerin İsrail'e desteğinin Avrupa dışındaki dünyada tepki uyandırmasının sebebini de bu destekte aramak gerekir. Aradaki bağ, kolonyal tarihin mirasıdır. Bu çerçevede özellikle eski müstemleke ülkelerinde Avrupa ve İsrail'e yönelik öfkenin gittikçe artması oldukça önemlidir. Öfkenin sözde kalmaması üzerinde durmamız gerekiyor. Filistin'i fiilen destekleyen ülkelerden biri Güney Afrika'dır. Güney Afrika, İsrail'in işlediği suçları Uluslararası Adalet Divanı'na taşıdı. Peki, niçin Güney AfrikaBilindiği gibi Güney Afrika'da bugün İsrail'in Filistin'de uyguladığı sistemin benzeri hayata geçirilmişti. Sistem Güney Afrika'da azınlık olarak yaşayan Avrupa milletlerinin üstünlüğüne dayalıydı ve ırk ayrımı temeli üzerine kurulmuştu. Beyaz azınlık kavramını özellikle kullanmak istemedim. Azınlık olarak yaşayan Avrupalı milletlerin ayrıcalıklarına göre tanzim edilmiş sistem İngilizlerin eseriydi. Yeni kuşaklara Cecil Rhodes gibi İngiltere'nin menfur tarihini temsil eden şahısların çok daha iyi anlatılması gerekir. Ancak bu bilgi ile Güney Afrika'nın Filistinlilere desteği daha iyi anlaşılabilir. Mareşal Jan Smuts yönetimindeki Güney Afrika müstemleke yönetimi, İsrail'i fiilen tanıyan ilk hükûmetlerden biriydi. Üstelik Jan Smuts, Siyonist ideolojinin önde gelen temsilcilerinden Chaim Weizmann ile şahsen dosttu. 1960'larda Güney Afrika'da yaşayan 120.000 civarındaki Yahudi toplumunun büyük çoğunluğu Siyonist ideolojiye bağlıydı. Kaynaklara göre bunların çoğu Balfour Deklarasyonu'ndan sonraki yıllarda Siyonist harekete düzenli mali destek sağlamıştı. Bu mali destek, kesintiye uğramadan, İsrail kurulduktan sonra da devam etti. İsrail, 1970'lerin ikinci yarısından sonra Güney Afrika apartheid rejimi ile bağlarını korudu. Apartheid rejimi