Filistinliler bağımsızlık fikrine yeniden hayat verdi

II. Dünya Savaşı'ndan sonra emperyalist ülkelerin hâkimiyetine karşı mağrip ülkelerinden Endonezya'ya kadara uzanan bir coğrafyada bağımsızlık mücadeleleri yoğunlaşmıştı. Bunlar arasında Cezayir gibi çok ağır bedeller ödeyen ülkeler vardır. Batı karşısında Asya veya Afrika gibi genelleştirici ifadelerin belirli bir karşılığı olsa da kurtuluş hareketlerine verilen destekler çok sınırlıydı. Bunun birçok sebebi vardır fakat asıl olarak II. Dünya Savaşı sonrasının ayırıcı vasfı gereğince bağımsızlık savaşları yalnız kalmaya mahkûmdu. İki kutuplu dünyada bloklar arasında belirli bir mutabakat vardı. Bu düzen sistem dışında kalan ülkelerin birbirine açıktan yardım etmesini neredeyse imkânsız kılıyordu. Hatta diğer ülkeler yer yer bağımsızlık hareketleri karşısında durarak emperyalist ülkeler katında makbul sayılmak istemişlerdir. Daha küçük ölçekte kimi örgütler de emperyalist ülkeler katında makbul sayılmaya gayret ettiler. Buna rağmen bağımsızlık hareketlerinin bazı hedeflere ulaşması oldukça önemlidir.

Her ne kadar bağımsızlık sonrasında ortaya çıkan yönetimler Avrupa ülkelerinin ve ABD'nin güdümünde hareket etmek zorunda kalsalar da emperyalist hegemonyaya karşı durulabileceği kanıtlanmıştı. Bağımsızlık fikri tehdit altında olduğu için bu başarı çok önemliydi. Entelektüeller, fikir insanları ve âlimler sistem dışı hareketlere katılmış olsalar da fikrî açıdan başka bir dünyaya açılan kapılar son derece sınırlıydı. I. Körfez Savaşı'ndan sonra çok daha karanlık bir dünya ortaya çıkmıştır. Liberal ideoloji neredeyse bütün dünyada hâkimiyet kurdu. Bağımsızlık mücadeleleri açısından görünürde parlak bir durum yoktu. Liberal demokrasinin hâkim olduğu bu dönemde medya tekeli ABD ve Avrupa ülkelerine muazzam bir üstünlük kazandırdı. Daha küçük ölçekte kimi örgütler işte bu dönemde olağanüstü bir güce ulaştı. FETÖ gibi yapılar, Avrupa ve ABD adına ülkeleri ele geçiriyor ve bağımsızlık fikri büyük yara alıyordu. Terör örgütü yaftası oldukça kullanışlıydı. Batı ile ilişkiler yeniden düzenlendi. I. Körfez Savaşından yirmi beş yıl sonra 15 Temmuz 2016'da FETÖ'nün bir terör örgütü olarak tescillenmesi ise çok büyük bir değişimdir.

İkinci Dünya Savaşından sonra bağımsızlık hareketlerinin ulaştığı göreceli başarıyı sistem dışı hareketlere ilham veren fikirler açısından ele almamız gerekir. Karşılaştırmalı çalışmalarla FETÖ gibi yapıların çok daha sağlıklı bir şekilde değerlendirileceğini düşünüyorum. Kanaatime göre bizde hâlâ FETÖ gibi yapıların temsil ettiği fikirler revaçtadır. Bugün çoğu kimse zevahiri kurtarmayı marifet sayıyor ve bu türden yapıların entelektüel mirası üzerine gitmiyor. Aksi durumda ağır bir bedel ödemek zorunda kalacakları yönünde yaygın bir kanaat var. Fakat Filistin direnişi neredeyse bütün dünyada entelektüel açıdan da bir yarılmaya yol açtı. Yukarıda bahsettiğimiz FETÖ gibi daha küçük ölçekteki kimi yapıların bu yarılmayı kabullenmediklerini söyleyebiliriz. Bunların süreci tersine çevirmek gibi bir istekle sahaya atıldıkları göz ardı edilmemelidir. Sistem dışındaki fikirlere alan açılmamasına iman ettikleri anlaşılıyor. Bu açıdan Dünya Müslüman Âlimler Birliği ve İslâm Âlimleri Vakfı'nın katılımıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda düzenlenen "İslâmî ve İnsanî Bir Sorumluluk: Gazze" toplantıları son derece önemlidir. Bu, İslâm âlimlerinin Gazze'de Filistinlilerin verdiği olağanüstü mücadeleye fikren dâhil oldukları anlamına gelir.