Doğu Hindistan Şirketi'nin entelektüelleri

Jürgen Habermas, İsrail'in Filistinlilere yönelik vahşetini savunmadan epeyce bir zaman önce Avrupa düşüncesinin küresel çevreye ilham vermediği belli olmuştu. Bu durum Mısır gibi İsrail'in vahşetini durdurma ihtimali olan bir ülkenin meşru yöneticilerinin askerî darbe ile devrilmesi karşısında sevinç gösterileri yaptıklarında belirginleşmişti. Aynı dönemde küresel çevreye dâhil edilebilecek ülkelere de benzer müdahaleler yapılmıştı. 2013'te bizde de benzer olaylar ortaya çıkmış, bağımlılık ilişkilerinin tahkimine yönelik adımlar atılmıştı. Fakat bu sefer bağımlılık ilişkilerinin devam etmesi için müdahaleye memur edilen grup dinî kimliği ile ayırt ediliyordu. Avrupa ülkeleri ve ABD'nin olaylar üzerindeki etkisi açıkça görüldüğü hâlde merkezin entelektüellerinden bir ses çıkmamıştı. Hatta çok önemli bir kısmı emperyalist ve kolonyalist dönemlerin oryantalist kavramlarına yeniden hayat vermeyi vazife bildiler. Bu, geçmişin büyük isimleri ile kıyaslandığında merkezin entelektüelleri açısından önemli bir irtifa kaybı olarak görülebilirdi. Joseph Conrad'ın "Karanlığın Yüreği" adlı romanında "ancak düşünce kurtarıyor bu davranışı" cümlesini okuduğumda ne bu cümleye dikkat çeken Edward Said'i ne de Conrad'ı tam olarak anladığımı söyleyemem. "Dünyanın Avrupalılardan farklı olan insanların elinden alınması işi" o kadar da övünülecek bir şey değildi. Fakat kolonyalizm çağlarında Avrupalılar ulaştıkları her yere ışığı götürdükleri inancına yürekten bağlıydılar. Bu inancın ideoloji olarak tanımlanması da gayet tabiîdir. Benim için ise dilimizde geçerli olan sömürgecilik kavramının karanlık ile aydınlık arasındaki zıtlığın anlaşılmasına imkân vermediğini fark ettiğimde anlam belirsizliği ortadan kalkmaya başladı. Bunu kolonyalizmi karşılamak için kullanılan müstamere kavramında daha iyi görebiliriz. İmar ettiklerini düşünüyorlar, medenîleştirdiklerine inanıyorlardı. "Ancak düşünce kurtarıyor bu davranışı" cümlesi "Karanlığın Yüreği" başlığı hakkında da fikir verir. David Hearst, İsrail'in niçin başarısız olacağını anlattığı yazısının merkezine tam bu düşünce meselesini yerleştiriyor. Yazıda geçen şu cümle dikkat çekicidir: "Hamas sınırlı sayıda savaşçısı olan bir ordu değildir. Bir aileden diğerine, bir nesilden diğerine ya da bir hareketten diğerine aktarılabilen bir isyan, bir düşüncedir. Arafat yönetimindeki FKÖ sekülerdi. Hamas İslâmcıdır."Yazının tamamı okunduğunda FKÖ ile Hamas'ın farkı üzerinde durulmadığı anlaşılır. David Hearst aradaki devamlılığa dikkat çekerken Filistinlilerin devamlılık arz eden mücadelesinin bir düşünceden kaynaklandığını ifade ediyor. Zaten diğer paragrafta bu devamlılık açıkça ifade edilmiş: "Meşaleyi hangi tarafın taşıdığı pek fark etmiyor, önemli olan meşalenin yanmaya devam etmesidir. Hamas, çok daha büyük bir konvansiyonel güce karşı askerî açıdan zafer kazanabileceği konusunda hiçbir şekilde yanılsama içinde değil."İsrail'in Filistin toprakları üzerinde sergilediği