İlginç olaylara şahitlik ediyoruz. Hollanda gibi bir ülkede Filistin taraftarlarının yüz binlere ulaşan sayıyla sokakları ve meydanları doldurması alışık olduğumuz bir durum değildir. Çoğu kimse gibi ben de Avrupa şehirlerinde ve ABD üniversitelerinde seçkinlerden farklı olarak İsrail'in savaş suçları karşısında sessiz kalmayan kitlelerin Filistin taraftarlığını ilgiyle takip ediyorum. Onların eylemleri kuşkusuz bütün dünyaya çok olumlu mesajlar göndermektedir. İngiliz, Amerikan ve Alman elitlerini durdurabilecek en önemli unsurlardan biri de bu sıradan insanlardır. Fakat bu tespite bir şerh düşmeyi de ihmal etmemeliyiz. Birçok Avrupa şehrine yayılan eylemler şimdiye kadar bir sonuç üretebilmeliydi. Sokak ve meydanlarda elitleri korkuya salacak etkili bir çoğunluk oluşmadı. Elitleri durdurabilecek yaygın ve güçlü bir öfke patlamasına şahit olmadık. Buna rağmen çoğu kimse Batı ülkelerinde sıradan insanların tepkisini İslam coğrafyasında İsrail'e karşı kitlesel eylemlerin zayıflığı ile karşılaştırdı. Bu karşılaştırma yapanlar Avrupa ülkelerinde ortaya çıkan öfke selinden dolayı hayranlığını ifade ettiler.
Avrupa ve ABD'de sıradan insanların öfkesinin elitleri tedirginliğe sürüklemekte geç kaldığını tespit ederken İsrail'in kolonyal suçlarının Batılı toplumların gözetiminde yapıldığını da söylememiz gerekir. Aynı şekilde İsrail'in kolonyal suçlarına karşı tepkinin büyüklüğü ve cılızlığı bakımından İslam dünyası ile Batı ülkelerini karşılaştırmanın mutlaka hatalı sonuçlara yol açacağını da söylemeliyiz. Çünkü bu türden bir karşılaştırma bizi yine demokrasi, özgürlükler, totaliterlik bakımından fasit bir daireye hapsedecektir. Herhangi bir karşılaştırma yapmadan İslam dünyasında Filistin'e desteğin boyutları elbette sorgulanabilir. Batı ülkeleriyle İslam dünyasını farklı bağlamlarda karşılaştırmaya karşı değilim. İsrail'in kolonyal suçlarına Almanya, Fransa, İngiltere ve ABD doğrudan dâhil oldu. Bu ülkeler soykırım suçunun failleri arasında yer alır. Bu da bizi bu ülkelerin halklarıyla ilgili bir sorgulamaya götürmelidir. Ne yazık ki sıradan Alman, İngiliz, Amerikan ve Fransızlar bugüne kadar kendi ülkelerinin kolonyal suçlarını seyretmekle yetindi. Haddizatında bu suçlar onların gözetiminde işlendi. Eğer aynı suça eleştiri konusu olan İslam ülkeleri dâhil olsaydı o zaman durum değişirdi. Avrupa toplumları, yüzlerce yıl hafızalardan silinmeyecek kolonyal suçlar karşısında kitlesel olarak hâlâ bocalamaktadır. Bunun yanında yabancı düşmanlığı gibi ırkçı fikirler çok daha hızlı bir şekilde yayılmaktadır.
Batılı toplumların gözetiminde işlenen kolonyal suçlarla ilgili yeni bir gündemin oluşmaya başlaması elbette umut vericidir. Fakat yeni gündem hâlâ derin bir karşılık bulmamıştır. İsrail'in kolonyal suçlarının Batı toplumlarının gözetiminde işlendiğine yönelik tespitler Francesca Albanese gibi "içerideki" meşru muhalifler tarafından yapılıyor. Albanese'nin temsil değeri üzerinde durmamıza lüzum yok. İyi bir hukukçu olduğu anlaşılıyor. Bu dönemde Habermas gibiler koşa koşa İsrail'in yanında yer alarak "Beyaz adam" rolünü üstlenirken Albaneselerin ortaya atılması yeni bir duyarlılığa işaret eder. Üstelik bu, hakikaten, Batı dünyası için bir kazanımdır. Fakat Albaneselerin de baskıya maruz kaldıkları anlaşılıyor. Onlar da yeni yeni şekillenen kitlelere önem atfediyorlar. Bu durum da Batı toplumlarının gözetimini ne yazık ki ortadan kaldırmıyor.