Yalnızca Gençler Okusun!

Genç kardeşim, size 2 x 2 = 4 ettiğini öğrettik ama yıldızlar sayısı x intizam = Allah'ın kudreti olduğunu öğretemedik.

Genç kardeşim, fiziği, geometriyi öğrettik ama yüzü ve gözü en hassas hesaplarla yaratan Allah'ın eşsiz tasarımcılığını öğretemedik ve her insana özel imza olan parmak izinin bırakıldığını aklınıza, yüreğinize yazamadık. Kardeşim, kahvaltıya kaldırdık ama sizi ruhun ve kalbin kahvaltısı olan namaza kaldıramadık.

Genç kardeşim, size fotosentezi; bitkilerin, güneş ışığını kullanarak karbondioksit ve suyu glikoza (şeker) ve oksijene dönüştürdüğünü öğrettik ama fani ve kararsız dünyayı iyi değerlendirerek ahiret için oksijeni ebedî şekere ve tatlara çevirecek uhrevî fotosentezi, yani Allah'a kulluğu öğretemedik.

Hücre bölünmesini öğrettik; Müslümanların bölünmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu ve şeytanların işine yaradığını; birliğin ise ne kadar elzem ve önemli olduğunu, büyük bir güce ulaştıracağını öğretemedik. İnkılâp tarihini öğrettik, ancak zerreden bir çiğnemlik ete; ana rahminde geçirdiğin inkılapları - değişimleri ve çocukluktan yetişkinliğe tamamen Allah'ın ilmi ve iradesiyle kavuştuğunu anlatamadık ki bu azim inkılaplar karşısında "Süphanallah" deyip, teşekkür ederek secdeye gidesin ve devleşesin.

Genç kardeşim, imkanlar dahilinde ve istisnalarımız hariç, kebabın, tatlının en iyisi nerede diye sizi alıp götürdük ama ebedî kebaplar, tatlılar ve lezzetler nerede diye alıp götüremedik. Elinize bilgisayar, tablet verdik ama bilgiyi sayan, hakikatleri tablet şeklinde gösteren kitaplara ve tefekküre davet edemedik. Midemize gösterdiğimiz hassasiyeti aklımıza, ruhumuza, kalbimize gösteremedik; midemizi doyurduk ama onları aç bıraktık.

Genç kardeşim, ana-baba olarak suçluyuz, yakınlar olarak suçluyuz; devlet olarak, eğitim ve eğitimci olarak suçluyuz; medya olarak, sanatın her dalında icracı olarak, yazar-çizer olarak suçluyuz: sizlere hakikatleri, dünya ve ahirette gerekli olan güzel ahlâkı, edebi ve hayayı, insanlığı öğretemedik. Öğretemezken de öğretecek olanlara; bilime, ilahi sanat olan tabiata, yaprak yaprak, çiçek çiçek, meyve meyve tevhidi ilan eden güçlü seslere kulak vermeye sevk edemedik.

Ey pırıl pırıl genç kardeşlerim: Bir yolculuk için bindiğiniz arabayı veya otobüsü şehirden çıktığınızda durdursalar ve hepinizi indirip, sırayla sorsalar: "Nereden gelip, nereye gidiyorsunuz ve ne için" diye sorsalar. Herkes makul bir cevap verse. Sadece biri; "Vallahi nereden bindiğimi, nereye gittiğimi ve ne için gittiğimi bilmiyorum" dese bu cevap nasıl karşılanır ve bu kişiye sakıncalı diye bakmazlar mı Belki de hesap sormak için alıp götürürler.

İnsan, kâinatta dünya otobüsüyle, dünya uçağıyla saniyede otuz kilometre hızla büyük bir seyahate çıkmış. Nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve ne için dünyaya geldiğimizi bilmemiz lazım gelmez mi Bu yolculukta iman ve şuur pasaportuna sahip olmamız gerekmez mi Pasaportsuz olmaz ki!

Ey kariyer planlaması yapan, akıllı ve eski dönemlere göre her türlü imkânı bol zekâ küpü genç kardeşlerim: sizlere borçluyuz, sizlere karşı mahcubuz. Sizlerin midesini doyurduk, sırtınızı, ayağınızı giydirdik ama geleceğinizi - ebedi hayatınızı ayazda bıraktık; ruhunuzu ve kalbinizi giydiremedik. Marka yedirip-içirdik ama en büyük marka olan ebedî saadetle marka sahibi edemedik. Sizi çok sevdik ama önünüzde büyük bir uçurum olan, kara delik olan yaradılış gayesini bilmemek tehlikesinden haberdar edemedik. Dünya saniyede otuz kilometre hızla ebedî tehlikelere doğru giderken size güzel örnek olup, Allah'a kul olma, rızasını kazanma şevki kazandıramadık.

Genç kardeşim, size karşı suçumuz büyük; ayağınıza ayakkabı alırken, ayağınızın ne kadar büyük bir sanat-ı ilahi olduğunu anlatamadık ve o ayakların teşekkürü olarak doğru yolda yürümenizi size şevk verici şekilde anlatamadık. Önünüze yemeği, meyveleri koyarken o nimetlerin nerelerden geldiğini, Toprak fabrikasında Allah'ın kudretiyle, ilmiyle nasıl şekillendiğini, içerisine tat, lezzet, dışına göze hoş gelen renklerin verildiğini ve buna şükür olarak helal yemek gerektiğini ve Allah'a şükretmek, ibadet etmek gerektiğini öğretemedik.