Vefa ve kişilik menopozu yaşayanlar
Asıl engelli insanlar, vefa yönünden engelli olanlardır. Gerçekten de vefasızlık büyük bir kusurdur. İnsanın yaşadığı şehre, o şehrin mensup olduğu ülkeye vefası olmalıdır; bulutlarına, kuşuna, suyuna, ağacına, ekmek yediği toprağına, yapılan güzel işlere teşekkürü vefası olmalıdır. Vefasızlık en büyük insani kayıptır. Doğup büyüdüğü ülkenin başarılarına sevinip alkış tutamayan ve takdir edemeyenler, vefa menopozu yaşamaktadırlar.
Bu ülkede doğup büyüyen, bu ülkenin kazanımlarıyla hayat süren ve bir yerlere gelen insanlar, bir türlü bu ülkeye vefa gösteremiyor. Adeta bu ülkenin hayrına olmayacak ne varsa, onlara büyük bir iştahla sarılıyor, büyük bir gayretle vefasızlık sergiliyorlar. Kalemleri vefasız, dilleri vefasız, akılları vefasız, gönülleri vefasız... Adeta vefasızlık bataklığında debeleniyorlar.
Peki, neden Çünkü bu ülke son yıllarda birtakım kazanımlar elde etti: Köprülerini, barajlarını yaptı; IMF'ye olan borcunu ödedi; silah, uydu, duble yollar, tüneller, hastaneler yaptı ve bizi dışarıya bağımlı olmaktan kurtarmak için elinden geleni yaptı. Fakat içimizdeki vefasızlar, bir tek gün Türk milletiyle beraber sevinemediler. Ne TCG Anadolu'yla, ne TOGG'la, ne yerli otomobille, ne yerli silahla, ne SİHA'yla, ne İHA'yla... Onların varlığı için bizimle beraber sevinemediler. Ne kadar olumsuz ve negatif şey varsa onlara sarılarak, adeta kişilik bozukluğunu kendilerine kişilik yaparak yerli ve millî hiçbir şeyle sevinemediler. Bu ülkeye dışarıdan kim saldırıyorsa onları seviyorlar. Bu ülkenin ayağı bir taşa değse, dışarıda sevinenlerle beraber seviniyorlar. Barışı bile sevmiyorlar. "PKK varken bir türlü bitmedi," diye yırtınanlar, şimdi PKK bitiyor diye kahrından deliriyorlar.
Müspet manada kişilik üretme, değerler üretme yetisi sona ermiş, menopoza girmiş olanların güzel şeylerle mutlu olması mümkün değildir. Hafıza problemleri en belirgin özellikleridir. Faydalı eser ve projeleri hemencecik unutuverirler ve asla hatırlamak istemezler. Vicdan kuruluğu, insanlara, özellikle de inanç özgürlüğüne karşı saygı dürtülerinde azalma veya tamamen yok olma durumu gösterirler. Daima geleceğe karşı kaygı, "Öldük, bittik" durumları ve hakikatlere karşı odaklanma problemleri yaşarlar. Millî sanayi ile üretilen her yeniliğe, aniden yükselen bir ateşle "Ne gerek vardı" tepkileri gösterirler.
Bu vefa ve kişilik menopozuna girmiş olanlar, Hindistan'da ineğin idrarını içen insanlara sevimli gözlerle bakarlar. Taşa, puta tapanlara "özgür insanlar, özgür iradeleriyle böyle inanabilirler" derler ama asla bir Müslümanın özgür iradesine saygı göstermezler. Ne kadar Türk ve İslam düşmanı varsa onları severler ama bu ülkenin Müslümanlarını, şu anda bu ülkeye kazanımlar elde ettiren insanları, yani Osmanlı torunlarını asla sevmezler. Çünkü Osmanlı torunları hem inançlarını hem kimliklerini muhafaza ettiler. Bu kimliksizler herkese dosttur ama sadece bu ülkenin insanlarına dost değillerdir. Bu vefa menopozu yaşayan insanlar, bu milletin yeniden şanlı dirilişini engellemek için her türlü oyundan geri durmaz, algı yönetimiyle zarar vermekten asla çekinmezler.
Yerli ve millî silah sanayimiz için, Tayfun ve diğer füzelerimiz için, KAAN için rahatsız olan bir kafa, "kara delik ağzı" gibi konuşarak "Bu silahlara ne gerek var Zaten dünyada yeterince ölüm var, bir de biz mi füze yapacağız" der. Ama demez ki, "Canavar ruhlu zalimlerin yeterince ve üstelik fazlasıyla ölümcül silahları var!" Etrafı tuzaklarla çevrilmiş Türkiye'ye mi "füzeye, silaha ne gerek var" diyeceğiz Canavarı en ağır silahlarla donatıp, kuzuya "Aman ha, çakıya ne gerek var," demek gibi bir şeydir bu.
Kimlerin ülkemizin gelişimine, teknoloji ve sanayisine rahatsız olduğu bilinmektedir. Ama akıl alır gibi değil: Güçlü bir Türkiye, inançlarını özgürce yaşamak isteyen bir millet neden rahatsız etsin ki Zincirlerini kırmaya başlamış bu ülke, önceden kundaklanarak Batı'nın kucağına verilmişti. Şimdi milletimiz o kundaktan çıkmak istiyor, büyümek, serpilmek istiyor. "Aman tekrar ayağa kalkma, büyüme," diyen zihniyet var ve bunları savunanlar, ötekileştiren, hastalıklı bir kafa yapısına sahipler. Kendilerini elit gören sözde bu "üstünler" sınıfı, her yeniliğe ve hamleye anlaşılmaz bir şekilde karşı gelmekle kalmayıp, bütün bunlardan hoşlanacak olan normal vatandaşa da virüs gibi bulaşıp, sorgulamasını sağlıyorlar. Lafta bağımsızlık, lafta emperyalist güçlere karşı gelişi savunuyorlar. Acı olan tarafı ise, bunlara karşı gelirken, içten içe ve gizlice emperyalist güçlerle ve her yönden esir bırakacak karanlık odalarda işbirliğini daima sıcak tutarak, bu ülkeyi zayıf bırakmak için ellerinden geleni yapmalarıdır. Evet, bu millet sizden neler çekti! Yıllarca laiklik bahanesiyle yaşattığınız acıları asla unutmayacaktır.