Terörsüz Türkiye
11 Temmuz 2025'te tarihi bir gün yaşadık. Otuz kişilik bir PKK grubunun silahlarını canlı yayında imha etmesiyle, 41 yıl süren terörün ardından böyle bir olaya tanık olmak hem heyecan vericiydi hem de geleceğe dair güven aşıladı.
Terörsüz Türkiye'nin Mimarları
Bu tarihi dönüşümde emeği geçen herkese, başta Başkan Erdoğan ve Sayın Bahçeli olmak üzere, binlerce teşekkürler. Artık analar dağlarda evlat acısı çekmeyecek. Dağların ve anaların derin sancıları dinmişken, Türkiye'yi güzel günler bekliyor. Kardeşliği, birliği ve birlikte büyük Türkiye olma heyecanını hep birlikte yaşayacağız.
Terörsüz bir Türkiye'nin faydaları sadece bununla sınırlı kalmayacak. Özellikle Akdeniz Bölgesi'nden Güneydoğu Anadolu'ya giden insanlarımız (istisnalar hariç), oradaki misafirperverliği, esnafın sıcakkanlılığını ve paragöz olmadıklarını kendi gözleriyle görecekler. Yıllarca kendi insanlarını nasıl sömürdüklerine ve onlara nasıl haksızlık ettiklerine şahit olacak, ar damarı kurumamış olanlar ise utanacaktır.
Doğu'nun Misafirperverliği ve Yanılgılarımız
Bir arkadaşımın anlattığı gibi: Bayramda ailesiyle Diyarbakır ve Hakkari bölgelerine yaptıkları gezide, oradaki insanların misafirperverliğini ve ne kadar güler yüzlü olduklarını anlatmaya doyamamıştı. Şu gerçeği kabul edelim ki, Doğu ve Güneydoğu insanları, her şeye rağmen insana olan sevgilerini ve misafirperverliklerini koruyorlar. Batılıların bu konuda gerginlik yaşamalarına bakmayın. Tekrar belirtmek gerekirse; Akdeniz ve Batı bölgelerinden insanlar (istisnalar hariç) gitsinler de Anadolu'da dışarıdan gelenlere nasıl davranıldığını, nasıl zorla ikramda bulunulduğunu görsünler.
41 yıl süren PKK terörüyle sanki Doğu insanının misafirperverliğini, anaya babaya itaatini, aileye bağlılığını unutturmak istediler.
İnsanlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu hakkında hep olumsuz haberlere maruz bırakıldı. Bölgenin derin kültürü, misafirperverliği, akrabaya ve aileye olan bağlılığı göz ardı edildi. Batı, doğuya ve güneydoğuya gözlerini açıp iyice baktığında, aslında neleri kaybetmiş olduğunu kendi gözleriyle görmüş olacak.
Devletin Azmi ve Türk Ordusunun Hassasiyeti
Gelelim asıl meseleye: Terör örgütü PKK'nın silah bırakması, daha doğrusu silah bıraktırılmasıyla bir gerçek daha ortaya çıkmıştır ki; ne yaparsanız yapın devletle mücadele edilmez. Devlet er ya da geç haksızlığa müdahale eder ve tüm imkanlarıyla teröre "dur!" der. Elbette burada en büyük takdiri ve alkışı, ordumuzla beraber Erdoğan hak ediyor. Başkomutanlığı ve içindeki hainlerden temizlenmiş olma haliyle ordumuz, ne kadar civanmert, kahraman ve yiğit bir ordu olduğunu son yıllarda özellikle yapmış olduğu mücadelelerde, teröre nasıl pabuç bırakmayacağını, göz açtırmayacağını tüm dünyaya göstermiştir. Üstelik tüm operasyonlarında sivillere zarar gelmemesi için gösterdiği hassasiyetle, Türk ordusunun küçüğünden büyüğüne kadar herkesin eli öpülesidir.
Bu hassasiyeti gösterdikleri için dünyaya bir askerin nasıl olması gerektiğini, nasıl mücadele edileceğini, teröriste ve vatan hainlerine ne şekilde "dur!" denileceğini çok güzel şekilde gösterdiler. Özellikle Ortadoğu'da onlarca yıldır yaşadığımız, gördüğümüz ve şahit olduğumuz gibi, Amerika, Batı ve İsrail'in "terörist" dedikleri bir kişiyi yok etmeye çalışırken yüzlerce masum insanı, çoluk çocuğu nasıl katlettiğini gördük. Dolayısıyla Türk ordusu, PKK ile yapmış olduğu mücadelede dünyaya şu dersi de verdi: Asla sivil ve masuma zarar verilmez! Vermeyeceksin, vermiyoruz, verdirmeyiz! Ama tabii dünyada bu dersi alacak, özellikle İsrail'de bu ibretlik dersten netice alacak yürek yok ki; bir kişiyi öldürmek istiyorlarsa gözü kapalı atıyorlar bombayı, bile bile yüzlerce, binlerce kişiyi yok ediyorlar. Biz hendek olaylarında bile ne kadar hassas, kuyumcu ve beyin cerrahı titizliğiyle operasyonlar yaptık. Hendekleri sadece teröristler için bir "kuyu kebabı" haline getirdik ama bir tane masumun saçının teline zarar gelmedi, tırnağı kırılmadı. İşte Türk ordusu, bu hassasiyetiyle ve başındaki Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan'ın üstün gayretiyle PKK'yı bitirmiş, silahlara veda kararı aldırmıştır. Şunu da söylemekte fayda var: Bu kararın alınmasında kimin emeği varsa selam olsun, helal olsun! Her kim de tekere taş koymaya çalışmışsa yazıklar olsun!