Keşke neyi yaktığını bir bilsen
Öyle tükettiler ki onları; ne maaş, ne sigorta umurlarında değildi. Vazifelerine saygı, tek güvenceleriydi. Hayat orkestrasında uyumlu ve tatlı bir melodi olmak istediler...
Ve memurlar yakıldı...
Geceleri dünya mışıl mışıl uyurken, kim bilir kaç memur bizim için harıl harıl çalışıyor. Sırf hayatımız, nefesimiz devam etsin diye; biz eğlenirken, gülerken, yerken, içerken onlar fazla mesaiyle memuriyetlerinin gereğini yerine getiriyorlar. Ta ki efendileri olan biz insanlar rahat yaşayalım diye Ama ne yazık ki biz o memurları cayır cayır yaktık, yok ettik. İnsan kendi hizmetinde olanlara bu denli acımasızca zulüm eder mi
Doğadaki her canlı, adeta bir memur gibi vazife başında. Arı ve kelebekler, havada uçan tayyareler misali polen taşıyor; bitki parçacıklarını sindirip dışkılayarak toprağa organik madde bırakan tırtıllar, toprağın sağlığını iyileştiren büyük tonajlı gemilerimiz. Ormana zarar veren böcekleri yerken toprağı da havalandıran karıncalar ise küçük tonajlı gemiler Kısacası, uçan böcekler, karada yüzen böcekler ve ormanın sağlığı için vazifelendirilmiş tüm hayvanlar, aşkla ve şevkle memuriyetlerini ifa ederken; bilinçli atılmış bir kıvılcım, bir ateş, bizim için çalışan bu görevli memurları yok ediyor.
Bir ağacın bir yılda ürettiği yüz bin litre oksijeni yok etmektir ormanı yakmak.
Ormanın görevli böcekleri, kuşları ve diğer tüm canlıları vazifelerini yaparken aynı zamanda Allah'ı tesbih etmekten geri durmuyorlar. Gözleri dönmüş, ruhları kararmış, vicdanlarının yerini nefret almış kundakçı alçaklar, ezeli ve ebedi tasarımcıyı, sanatkârı tefekkür ve tesbih etmedikleri için, tesbih edenlerden nefret ediyorlar. Sağlam ve güzel hiçbir şeyden; vazifesini güzel yapan her varlıktan hoşlanmıyorlar. Onların tek aldığı zevk, şiddet göstermek ve tahrip etmek.
Neleri tahrip etmiyorlar ki! En başta insan olmayı, güveni, vatanseverliği, bu topraklara layık birey olmalarını tahrip ve yok ediyorlar. Dağların saçı ve zülüfü olan ormanın varlığını ve insanoğluna büyük faydalarını sevmiyorlar. Ruhu dinlendiren, insanı kucaklayan yeşil kadifeyi sevmiyorlar. Birlikte huzurlu yaşamanın gücünü sevmiyorlar. Gökyüzüne yeşil yeşil bakan ağaçlar, ormanlık alandaki kuş cıvıltıları bu pis herifleri kudurttukça, çakmağı çakmaya itiyor. Kendisi nefes almanın kıymetini ve şükrünü bilmediği için, gelecek nesillerin nefesini kesmek istiyor. Menfaat ve öfkenin esiri olduğu için, insanı huzura kavuşturan ormanı kundaklıyor. Allah'ı her an zikirle meşgul tabiatı ve içindeki lisan-ı hal ile Allah diyen varlığı; ağacı, dalı, yaprağı ve bitkilere göre üst düzey memur olan kuşları, böcekleri yok ediyorlar. Öyle aşağılık, insanlığı iflas etmiş insanlar var ki, ailesine kızıp evini kundakladıktan sonra en kahpe vuruşuyla ormanı yakıyorlar. Bu sadece orman yakmak değil: Ekosistemin görünmez kahramanlarını; çürükleri toplayan vazifeli memurları yakıyorlar.