Ruh haliniz, sofradaki vitaminlerle doğrudan bağlantılı olabiilir. B6, B12 ve D vitamini eksikliği serotonin üretimini düşürerek moralinizi olumsuz etkiliyor. Doğal besinlerle alınan vitiminler, beynin kimyasını dengeleyip ruh halinizi iyileştiriyor. Bir tabak sağlıklı yemek, en
Depresyon aslında birçok kompleks faktörün eşlik ettiği ciddi psikolojik rahatsızlıktır. Genetik, travma, inflamasyona bağlı kronik stres ve beyim kimyasını yöneten nörotransmiterlerdeki dengesizlik depresyona sebep olabildiği belirtilmekte. Ancak bireysel ayrıcalıklara bağlı olarak yetersiz vitamin ve mineral alımının beyin fonksiyonlarını olumsuz etkileyerek duygu durum değişikliğine neden olduğu ve bu eksikliklerin doğal beslenme ile giderildiğinde daha iyi ruh haline sahip olabileceğimiz araştırmalarda gösterilmekte.
OLUMLU DUYU DURUMU İÇİN KRİTİK ROLE SAHİP
B grubu vitaminlerinden B6, B12 ve folat homosistein metabolizmasında yer alan ve metilasyonu sağlayan süper vitaminlerdir. Diyet ile eksik alımı mitokondriyal enerji üretimi, büyüme faktörü sinyali ve dolayısıyla nörotransmitter sentezini bozarak duygu durumunda olumsuzluklara neden olabilir. Bu metabolik bozulma, beyin kimyasında enerjik ruh halini tetikleyen serotonin sentezini azaltarak triptofanın iyi kullanılmasını önleyerek düşük ruh haline geçişi kolaylaştırabilir. Bu nedenle doğal besinler yardımıyla B6, B12 ve folik asit desteğini sağlamak adına, yağsız et çeşitleri, taze sebzeler, taze meyveler, baklagil ve kuruyemişleri sofranızdan eksik etmemeye özen göstermelisiniz.
D VİTAMİNİ EKSİKLİĞİ DEPRESYON İÇİN RİSK
D vitamini beyinde bir hormon gibi davranarak gen ekspresyonunu ve kalsiyum tamponunu etkiler. Yeterli D vitamini düzeyi nörolojik korumayı sağlayarak ruh halini iyileştirir. D vitamini eksikliğinde oksidatif stres artar, nörolojik korunma azalır. Araştırmalarda düşük kan D vitamini düzeyinin depresif semptomları tetiklediği bildirilmiştir. D vitamininden zengin besinler olan tam yağlı süt ve süt ürünleri, yağlı balıklar, yumurtaya ek olarak D3 formda uygun dozda D vitamini desteği hafif ya da başlangıç aşamasındaki depresyon belirtilerini dizginleyebildiği belirtilmektedir. Ayrıca triptofandan 5 HTP sentezlenmesinde D vitamini kofaktördür. D vitamini yetersizliğinde triptofandan 5 HTP sentezlenemez dolayısıyla da 5 HTP'den de yeterli serotonin oluşamaz. Bu mekanizmaya bağlı olarak düşük ruh hali gelişerek yaşam kalitesi de olumsuz etkilenebilmektedir.
SÜT PROTEİNLERİ KARDİYOVASKÜLER İYİLEŞME SAĞLIYOR
2025 yılında yayınlanan bir meta-analiz 65 randomize kontrollü araştırmaları değerlendirerek toplam 3 bin 822 kişide günde 30-60 g kadar süt proteinleri desteğinin kardiyovasküler biyobelirteçlerde iyileşmenin olduğunu gösterdi. Bu derlemede düzenli olarak süt ve süt ürünleri tüketen grup ile süt ürünleri tüketmeyen gruplar karşılaştırıldı. Sütte bulunan peynir altı suyu proteinlerinin LDL kolesterolü düşürmede etkili olduğu ortaya çıktı. Süt proteinlerinden vücutta sentezlenen peptitler sayesinde anjiyotensin dönüştürücü enzimin çalışmasını düzenleyerek kan basıncını da dengeleyerek kardiyovasküler hastalıklarda iyileştirici etki sağladığı belirlendi.
Süt proteinleri doğuştan gelen bağışıklık sistemini güçlendirmekte, vücutta inflamasyonu azaltabilmekte, kas protein sentezini arttırarak kas kütlesinin kaybını önlemekte, bağırsaklardan tokluk hissi sağlayan hormonları aktif ederek genel metabolik sağlığa da olumlu katkı sağlamaktadır.
Günde 2 porsiyon süt ve süt ürünlerini beslenme planınızdan eksik etmemeye özen gösterin. Tam yağlı süt, tam yağlı yoğurt ve tam yağlı peynir çeşitleri yüksek kalite ve sindirilebilirliği yüksek amino asit bileşimine sahiptir. Süt ürünlerindeki dallı zincirli amino asitlerinden zengin olan peynir altı suyu hızlı emilerek biyolojik fayda açısından birçok protein kaynaklarına göre metabolik sağlıkta etkin rol oynar. Kardiyovasküler hastalıklardan korunmak için ana öğünlerde süt ürünlerinden bir miktar bulundurmak önemlidir.
KAYA TUZU TÜKETİMİ AZ OLMALI
Sodyum içeren tüm tuz çeşitleri hem esansiyel hipertansiyon hem mide kanseri hem de kardiyovasküler hastalıklar için risk yaratırken son araştırmalar osteoporozu tetiklediği ve insülin direnci geliştirdiğini belirtmektedir. Bu nedenle tuz tüketirken dikkatli olunmalı. Özellikle sofra tuzu kullanımında sınırlamaya gidilmelidir. Maalesef sodyumu dengeli tüketin aşırı sodyum alımından uzak durun bilgisini sıkça tekrarlamamıza rağmen suya tuz katıp düzenli içmek, tuzu yalamak gibi günlük sodyum alımını aşırı miktarda olmasını sağlayan beslenme davranışlarının yaygınlaştığına şahit olmaktayız. Bu böbrek ve damarlar için aslında ciddi yük getiren bir sorun olduğu için tuz seçiminiz kaya tuzu dahi olsa günlük tüketiminizi sınırlamanız genel sağlık açısından öncelikli olduğunu vurgulamak isterim.
Ülkemizde Çankırı, Yozgat Sekili, Kırşehir Tepesidelik, Nevşehir Gülşehir, Kars Kağızman ve Iğdır Tuzluca'da yer altı tuz madenlerinde kaya tuzu üretilmekte. Kaya tuzu bilinen diğer tüm sofra tuzlarından sodyum içeriği açısından farkı yoktur. Kaya, göl, himalaya ya da deniz tuzları sofra tuzlarına göre farklı mineralleri bir miktar içerse de sağlık açısından anlam kazandırmayacak kadar düşüktür.