'Tahammül mülkünü yıkıyorsun..' be 'Ö.Ö' Efendi..
'Moğol İstilası', Müslüman dünyasının 800 yıl öncelerde yaşadığı en büyük felaketlerden birisidir.
Moğol hükümdarları içinde de özellikle Hulâgu Han'ın yaptığı zulümlerin emsalinin, benzerinin olmadığı meşhurdur ve bunun içindir ki, onun zulmünü hatırlatan başka zulüm örnekleriyle karşılaşıldığında, 'Tahammül mülkünü yıktın, Hulâgu Han mısın bre zâlim!.' sözü asırlardır dilimize pelesenk olmuştur. ('Bre zâlim!...' yerine, 'Bre 'k...r!' şeklindeki söyleyiş de vardır ve hattâ o, daha da yaygındır ama, biz yine de daha mülâyim olanını tercih edelim.)
'Ö.Ö' Efendi'nin, iç siyasetteki rakip ve hattâ hasımlarına hele bir de dış dünyadan yardım dilenen ve içerdeki tartışmayı dışarıdakilere aktarıp, onları ülkenin iç siyaset ve diğer işlerine müdahale etme çabaları karşısındaki sergilenen 'çukur seviyesizlik' karşısında ona, biraz basiret ve feraset dilemekten kendimi alamıyorum.
Ö:Ö.'nün, İngiliz Başbakanı'ndan ve o başbakanın mensup olduğu İşçi Partisi'nden dilendiği sözleri bir hatırlayalım.. 'N'olur, bize sahip çıkın.. Bakınız İBB Başkanı tutuklanıyor, sesiniz çıkmıyor. Bu nasıl müttefiklik Kırıldık, yalnızlık duygusuna kapıldık.'
Evet, bu sözler utanç belgesidir.
Halbuki, sözünü ettiğiniz kişi hakkında ileri sürülen 'yolsuzluk iddiaları' çerçevesinde bir 'kanunî soruşturma' başlatılmıştır ve mahkeme hükmü kesinleşmedikçe, kimse kanunen geçerli olacak şekilde, suçlu veya suçsuz diyemez, demiyor da. Asıl sözü mahkeme söyler ve kararını verdikten ve hüküm kesinleştikten sonra herkes de konuşabilir.
Tayyip Erdoğan da yargılandı bu ülkede, 'Minareler süngü, kubbeler miğfer.. Camiler siper, müminler asker..' şeklindeki 1920'lerde yazılmış bir şiiri okudu diye mahkum oldu. Başkanlıktan alındı, hapse atıldı. Sesiniz çıkmamıştı o zaman.
Erdoğan, o zaman, Avrupalılardan yardım talep etti mi
Ve etseydi, sadece muhalifleri değil, taraftarları olanlar da ona karşı çıkarlardı.
Bir de şimdi, kendi yaptığınızı gözden geçiriniz, 'Ö.Ö' Efendi.
Dahası, İngiltere'den yardım istemekle de yetinmedin Ö.Ö Efendi. İstedin ki, bütün Avrupa'nın ve diğer emperial odakların adamınızı kurtarması için son olarak Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD)'nin kongresine de koştun ve adamınızın adının yazılı olduğu flamalar karşısında fikrî-ideolojik yandaşlarına nutuk irat ettin. Amma bu kez, alman karşısında yaptığınız konuşmada çıtayı biraz daha yükselterek.
Çünkü önce, adamınızı sahiplenilmedikleri için İngiliz hükûmetine kırgınlık, yalnızlık duygusu yaşadığını söylemişken; şimdi, Almanya'daki konuşmanda, 'tek başına bir kurtuluş umutlarının olmadığı'nı da dile getirdin ve 'Ya hep beraber ya da, hiç birimiz!..' diye, bir büyük tehlikeye işaret ettin, alenen..
Anlaşılıyor ki, 'Ö.Ö' Efendi, çok umutsuzsun yargıdan. Çünkü, adamınızın karar mekanizmasında en yakın ve yetkili çalışma arkadaşları olanlardan 50'ye yakın kişi 'itirafçı' oldular.
Ö.Ö efendi, bu insanlar içinde oldukları yolsuzluğun ortaya çıkması için ve suç örgütünün kanunen çökertilmesine yardımcı olacak şekilde itiraf yapıyorlar ve mahkeme, bu itiraflardaki delillerin doğruluğuna kaani olunca, o itirafçıların yargılamalarının tutuksuz olarak yapılmasına karar veriyor.
Ama bu tavrınla asıl büyük 'itirafçı' sensin Ö.Ö Efendi.. Çünkü bu kadar yakın adamlarınız milyonlarca dolarlık yolsuzlukları itiraf ediyorlar. Sen yine de konuyu çarpıtmak için çırpınıyorsun ve evet asıl itirafçı sensin!.
Alman SPD'de yaptığın konuşmada, '