Siyonist cinayet mekanizması, 'öldürdükçe korkuyor, korktukça daha çok öldürüyor!'

'Hareke-t-ul'Muqaveme-t-ul'İslâmiyye' İslâmî Mukavemet Hareketi (HAMAS)'ın Siyasî Büro Başkanı İsmail Heniye'nin 3 oğlu ve onların da çocuklarından 4'ü, Ramazan Bayramı'nın ilk günü bir otomobille, yakınlarını ziyarete giderken, Siyonist haydutlar çetesi İsrail rejiminin savaş uçaklarının yaptığı nokta atışıyla bu dünyadan koparıldılar. Bize de, 'Bayram gelmiş neyime.. Kan damlar yüreğime..' diye okunan yanık türküyü mırıldattı..

Başka otomobillerin de olduğu bir yolda, sadece o otomobilin vurulmasının tesadüfî olmadığı anlaşılıyor.

Bugün 3 oğlunun ve 4 torununun parçalanmış bedenlerini toplayıp defneden İsmail Heniye, 'siyonist Yahudiler, bu cinayetleriyle bizim direnişimizi kırabileceklerini sanıyorlar..' diyerek, 'şehadet'in kendi aile fertlerine erişmesini söylerken, âdeta Yûnus Emre'nin,

'Câna cefâ kıl, ya vefâ..

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş..

Ya dert gönder, ya devâ..

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş..

Hoştur bana, senden gelen..

Ya hil'at 'u , yahut kefen,

Ya tâze gül, yahut diken

Kahrın da hoş, lûtfun da hoş..'

'nefes'lerini tekrar ediyormuş gibi bir teslimiyet ve sükûn içinde karşılıyor ve şehadetin kendi ailesine böylesine gelmiş olmasını hamd ile karşılıyordu.

Hatırlayalım, HAMAS'n liderlerinden ve yıllarca siyonist zindanlarda kalan Şeyh Ahmed Yâsin de, uzuuun yıllar kaldığı Siyonist zindanından, yarı felçli olarak sedye üzerinde çıkarılmıştı ve gideceği yerlere de yine sedye üzerinde nispeten uzunca olan bir araçla götürülüyordu. Bir gün yine öyle bir hareket halindeyken, Siyonist çete'nin savaş uçakları, nokta atışla o arabayı vurmuşlar ve Şeyh Ahmed Yâsin'i param-parça etmişlerdi, 20 sene öncelerde.. Zannetmişledi ki, Müslümanlar korkacaklardı.. Halbuki, tam tersine, Ahmed Yâsin'in şehadeti, bedenen sağlam olanlar müslümanlarda daha bir dirençli mücadele etmenin şuûrunu uyandırmıştı.

Evet, Ahmed Yâsin, zâten yaşayan bir 'şehîd' durumundaydı ve o haliyle bile 'şehîd'lerin ve şehîdliğin mesajlarını en etkili şekilde fiilen yansıtıyordu. Onun, cismanî olarak hareketten düşmüş o halini bile kendileri için tehlikeli gören ve iki bin yıl vatansız yaşadıklarından, tarih boyunca korkaklıklarıyla meşhur ve de ordusuz ve kahramansız yaşadıklarından siyonist Yahudiler, şimdi, o noksanlıklarını ve ezikliklerini, savunmasız insanların bedenlerini öldürerek 'ucuz kahramanlık'lar elde etmeye çalışıyorlar, korkaklara mahsus bir yöntemi deniyorlar, korktukça daha çok öldürüyorlar ve daha çok öldürdükçe daha çok korkuyorlar.. Siyonist cinayet mekanizması böyle çalışıyor..

Sionist İsrail isimli 'haydutlar çetesi' taa baştan beri böyleydi.. Henüz kendilerini 14 Mayıs 1948'de devlet olarak ilân etmeden, Filistin'de 'Deyr Yâsin' denilen kasabaya bir gece baskını yapıp, kadın, çocuk, savunmasız yaşlı demeden, yüzlerce sivili nasıl öldürdüklerini bir edebî şaheser imişcesine büyük keyifle yazdılar kitaplarında.. Mâsum çocukların körpe bedenlerine sapladıkları süngüleri çıkardıktan sonra o kanlı süngülerin ay ışığında parlayışından bile derin bir zevk aldıklarına dair satırlar, asırların korkaklık ruhuyla büyümüş o 'çıfıt taifesi'nin kendilerini bir anda nasıl kahraman zannettiklerini, 1950'li yıllarda bir ara o 'Haydutlar çetesi'nde Başbakanlık bile yapmış olan Mosh