Seçimler ülke sınırlarını aşıp bütün dünyayı etkileyen sonuçlar verirken...

Türkiye, Nijerya, Pakistan seçimleri, geçen yıl bütün dünyada ilgiyle izlenen seçimlerdendi.. Bu sene ise, 1,5 milyar doları aşan nüfusuyla Çin'i de geride bırakan Hindistan'da, Narendra Mody, İslam ve Müslüman düşmanlığını bayrak yaparak ve de Siyonist İsrail çetesinin bütün barbarlıklarını destekleyerek seçimi kazandı..

İran'da geçen hafta yapılan seçimlerdeyse Mes'ud Pizişkian'ın kazanmasının ,-bu ülkede sanki Türk kavminden birisi, ilk kez cumhurbaşkanı oluyormuş gibi-türk dilli coğrafyalara , sevinçle sunulması ilginç bir durum..

Sonra, miladî-2024 yılının seçimleri.. (Bir dereceye kadar Türkiye mahallî seçimleri de önemli idiyse de), İngiltere ve Fransa seçimleri de dünyayı derinden ilgilendirdi ve hattâ şaşırttı da..

Bizdeki Kemalist-laikler, 100 yıldır, hiç seçim kazanamadıklarından ve halkın kendilerine rağbet etmemesinden dolayı, hemen, halkı, 'seçim sandığına 'koyun sürüsü' gibi gidip oy kullanmakla suçlarlar, 've amma, Avrupa'da öyle mi Halk kitleleri oy verirken ne yaptıklarını bilmektedirler..' iddiasını ısrarla dile getirirler..

Halbuki, Avrupa' da kitlelerin cebine az biraz dokunan bir siyasî karar karşısında bile, kitlelerin bir anda tam tersi istikamete kayıverdikleri sık sık görülür..

Bizdeki son mahallî seçimlerde de öyle olmadı mı Özellikle dar gelirli çevrelerin maaşlarında da umulan-beklenen derecede bir iyileştirme yapılamayınca, en az 6-7 milyonu aşkın seçmenin, karşı tarafa geçmediyse bile, iktidar partisine oy vermeye gitmediği anlaşıldı. Ve, o neticenin Avrupa ve diğer emperyalist güç odaklarında nasıl sevinçle karşılandığını ayrıca belirtmeye gerek bile yok..

Halbuki, muhalefet, kendilerine oy vermeyen seçmenleri, seçim sandığı başına hep 'koyun sürüsü' olarak gitmekle suçlamaktaydı. Ama, asıl 'koyun sürüsü'nün 100 yıldır, hangi sosyal kesimler olduğu bilinmiyor değil..

Bu gibi suçlamalar hemen her ülkede de oluyor..

Avrupa ülkelerinde geçen ay, 'Avrupa Parlamentosu' (AP)'de ülkelerini temsil edecekler için yapılan seçimlerde, hemen hemen bütün Avrupa'da ırkçı eğilimli partiler seçimleri önde bitirdiler. Almanya'daki en ırkçı AfD ' bile, ikinci parti durumuna yükseldi. Bu da Avrupa Birliği'nin temellerinin sarsılmakta olduğunu ve geçmiş iki Cihan Harbi'nde, birbirlerini de korkunç şekilde boğazladıklarını tedaî ettirdi, çağrıştırdı.

Hattâ, İngiltere'nin, AB'den, 'Brexid' denilen ayrılış sarsıntısından sonra, Fransa'da iki hafta önce yapılan seçimlerde, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un partisinin de 3. sıraya düşerek ağır bir yenilgi alması ve 'frexid'in gelmekte olduğu şeklinde değerlendirildi. Çünkü, Mm. Marin Le Pen liderliğindeki ırkçı-faşist parti birinci olmuş, 'Solcu İttifak' ise, ikinci sıraya yerleşmişti.

Bu netice karşısında Macron, derhal 'erken seçim' kararı aldı ve amma, 7 Temmuz günü yapılan seçimlerde de beklenmeyen bir sonuç çıkıverdi ortaya.. Çünkü, 2 hafta önceki seçimde 'birinci parti' konumunda olan Marin Le Pen'in ırkçı partisi, bu kez, üçüncü oldu; solcu partiler de birinci!. Macron'un partisi ise, bu kez, ikinci oldu.. Avrupalı seçmenlerin iradelerinin manipüle edildiği iddialarıyla..

Şimdi, bu kadar sert siyasî yönelişler o gibi toplumlarda da tehlike çanlarını çaldırtıyor.. Hattâ, ırkçı partinin iktidara gelmesi halinde Fransa'da iç-savaş çıkabileceği tehlikesi bile dile getirilmişti.

Macron'un iktidarda kalmamasını en fazla isteyenlerden birisi ise, Rusya lideri Putin..

Çünkü, Macron, Ukrayna - Rusya Savaşı'nda Batı dünyasının, Amerika, NATO ve AB'nin hattâ nükleer silâhlar ve doğrudan askerî birliklerle müdahale ederek, Ukrayna'ya daha çok askerî ve ekonomik yardımlar yapılmasını istiyor..