'Papa olmak isterdim..' diyen Trump'a karşı, Müslümanlar da, 'Birlik için..' diye ne istemeliler

ABD Başkanı Trump, 'siyaset yolunda daha başka neler olmak isterdiniz' gibi bir soruya, 'Papa olmak isterdim' cevabını vermiş..

Eski Fransa Devlet Başkanlarından Mitterand, 'Başkanlık iyi de, bir siyasetçi açısından kötü tarafı, daha yüksek bir makamın olması..' demişti..

Trump'ın 'Papa olmak isterdim..' sözü, sıradan bir söz gibi görülebilir mi

Trump, Amerikan emperyalizminin başına geçip tam bir diktatör kral gibi, dilediği gibi konuşurken, İtalya'nın başkenti Roma'nın içinde sadece 45 km. karelik kadar küçük bir mekânda bir Din Devleti olarak kurulmuş olan Vatikan Devleti'nin başında Devlet Başkanı statüsündeki bir Papa'nın konumuna niye bu kadar imrenmiş, denilebilir

Ama, o, kendi dünyasının değerler sistemi açısından yanlış da düşünmüyor olabilir.. Çünkü, hedefi sadece Amerika'ya hizmet etmek değil, Amerika'yı da, kendi dininin dünya çapındaki hâkimiyeti için kullanmayı hedeflediğini açıkça ortaya koyuyor.. Güç, kuralları koydurur, hele de altın gücü..' demeyi de ihmal etmeyerek..

Trump, geçen hafta, 'Amerika'yı daha güçlü, daha zengin ve daha büyük yapacağız..' diye konuşurken, bir de 'Daha Hristiyan, daha dindar yapacağız.' demeyi de eklememiş miydi

25 Nisan tarihli ve 'Trump, Papa'nın, Paskalya'dan hemen sonra ölümünden de faydalanmaya çalışacak gibi..' başlıklı yazımızda, onun son olarak dile getirdiği niyetlerine de işaret etmiştik.. Evet, kendisi, 'Papa olamayacağını' biliyor, ama, 'Olmak isterdim..' deyişinde, Papalık kurumunun dünyaya tahakküm etmekte nasıl etkili bir kurum olduğunu da anlatmış oluyordu.. Ve zımnen, 'Evet, elimde Amerikan İmparatorluğu'nun askerî, ekonomik, diplomatik vs. her türlü gücü var ve bütün dünyayı idare etmeye kararlıyım; ama, bir noksan var, o da, Hristiyan Dünyası'nı birlik halinde hareket etmeye yönlendirecek bir manevî güç makamının olmaması..' demek istiyor.. Nitekim, Hristiyan dünyasının önemli bir coğrafyasını teşkil eden Avrupa kıtası, Trump'ın son ekonomik ve siyasî kararlarına karşı çıkabiliyor; rahatsızlığını dile getirebiliyor.. Ve bunun içindir ki, 'Keşke, elimde bir de Papalık gibi bir manevî güç odağı bulunsa..' diye hayıflanıyor. Gerçi, 25 sene öncelerde, o zamanın Vatikan Devlet Başkanı Papa 2. Jean Paul, 'Amerika'yı zayıflatmak, Hristiyanlığı zayıflatmak demektir..' diyordu, açıkça, ama, Trump, bugünün yetmediğini görüyor ve bu makamın kendi elinde olmayışından hayıflanıyor.. Gerçi, yeni seçilecek bir adaylarının olduğunu da söylüyor, ama, o bile yetmiyor.. Onun için, Katolik Hristiyan dünyasının başına, söylediklerini inançla da pekiştirerek yaptırım gücüne sahip bir makamda bulunmayı gerekli görüyor. Evet, kendisinin olamayacağını biliyor, ama, yolun böyle olması gerektiğini ifade etmiş oluyor ve yarınlarda, bu görüşünün daha da güçlenebileceğini düşünüyor ve o düşünce yolunu açmış oluyor.. Esasen, bu yeni Başkanlık döneminin hemen başında, 'Beyaz Saray İnanç Bürosu' diye önemli bir makam oluşturmadı mı ve o makam da, Hristiyanlığın emirlerini sık-sık halka hatırlatmıyor mu Hatta, geçen hafta, bu 'İnanç Bürosu', 'Aile kurumunun çökmemesi için, kadınların kocalarına itaat etmesi gerektiğini, inanç adına' açıklamıyor muydu ve 'bunun gerekliliğine riayetin hiç de zor olmadığını' belirtmiyor muydu

'Amerika bütün dünya tarafından soyuluyor, şimdi bu soygunu tersine çevireceğiz, ve sıra bizde..' diyen bir Trump'ın hedefinin sadece Amerika'yı büyük soyguncu haline getirmek olmadığı, açıkladığı daha büyük hedeflerden anlaşılmıyor mu

Bu konunun benzerini, dünya Müslümanları da, 'Bütün Müslümanların temelde tek bir İmam Lider etrafında hareket eden bir büyük topluluk halinde olması gerekir, bunun tarihî ismi de 'Hılâfet'tir, efendiler!' dese.. Sadece bizde değil, hemen bütün Müslüman coğrafyalarında ve emperial kültürlerin etkisinde kalmış ve de emperyalistlerin emirlerine uygun olarak Hılafet kurumunun kaldırılmasına alkış tutanlar ayağa kalkmazlar mı Evet, Müslüman coğrafyalarındaki 2 milyara yakın, İslam Milleti dediğimiz toplum, kocamaaan bir büyük gövde, ama, nihaî kararı verecek, nihaî sözü söyleyecek bir baş ve bir mercii, yok!.

Bu da bizim perişanlığımızın temeli noktalarından birini oluşturuyor. Çünkü dünyada, 50'den fazla Müslüman ülkeden söz ediyoruz, ama, Müslümanların iradesine uygun bir hareket etmek söz konusu olunca herkes bir ayrı baş çekiyor..