Osmanlı sonrasında, dünya dengesinin hâlâ da kurulamayışı, bir şeyler anlatmıyor mu

Pazar günlerini 'okuyucu görüş ve eleştirileri'ne ayırdığımız bir Hasbihal'e daha; okuyucuları, hayırlı çalışmalar dileğiyle selamlayarak başlıyoruz.

Samsun'dan Mahir Engizli diyor ki: 'İşim gereği, Pakistan'dan Libya'ya, Suud ve Körfez ülkelerine; Sudan'dan Bosna ve Özbekistan'a kadar birçok Müslüman coğrafyalarına gidip geliyor ve oralardaki halk kitleleriyle en azından mescitlerde namaz öncesi ve sonrasındaki çay sohbetlerinde bulunuyor ve onların eğilimlerini, dikkat ve dikkatlerini, kalp hassasiyetlerini anlamaya çalışıyorum.

Bu iş gezilerimin dışında, neredeyse bir gözlemci olacağım.. Ve şu kadarını belirteyim ki, hemen hemen bütün Müslüman toplumlar Filistin'de, Gazze'de ve Keşmir'de, Arakan'da, Türkistan'da ve Müslüman coğrafyalarının diğer bölgelerinde yaşanan acılardan rahatsızlar ve Müslümanların en azından, emperyalist güçler kadar dünya çapında 'birlik halinde' olmasından başka bir çare göremiyorlar. Ancak, o bir ve birlik oluşun nasıl sağlanacağını kimse bilmiyor ama; iç sancıları yüzlerinden okunuyor.

Hele de Amerikan emperyalizminin ve de yeni başkanları olan Trump'ın, Gazze'deki 2,5 milyon Müslümanın evlerinin-barklarının başlarına -gerçekte- Amerika eliyle yıktırılmasından sonra, şimdi, 'Gazze'ye artık geri dönmemeleri ve orayı sahiplenip , Doğu Akdeniz'de, hem de zengin Arap rejimlerinden alacağı dolarla bir 'riviera', bir tatil cenneti kuracağı'na dair küstah açıklamaları karşısında insanların neler düşündüklerini ve duygularını hangi ağır sözlerle ifade ettiklerini tahmin edebilirsiniz..

Ben, bu yurt dışı seyahatlerimde bir daha anladım ki, Müslüman halklar, 'İslam Birliği'nin tesis olunmasını çok hayatî bir ihtiyaç olarak her zamankinden daha fazla bekliyorlar..

Ama, insanların çoğu Türkiye'den bir şeyler umuyorlar..

--Evet, bu okuyucu kardeşimizin uzun mesajını bu kadar özetleyebildim..

Şu kadarını tekrarlayalım ki, yarınları inandığımız değerler ve ölçülere göre yaşamaya çalışırken, kendi dünümüzü de ve genel hatlarıyla anlamak zorundayız..

Görülüyor ki, bugünün dünya dengelerini oluşturmaya çalışan güç odakları, dünden bugüne taşıdıkları kendi inanç değerlerini, tarihî dayanaklarını esas almaktadırlar.. Siyonist Yahudiler, 2-3 bin yıl öncelerde Babilonya Kralı Nebukadnezar tarafından sürülüp dünyanın her tarafına dağıtılmalarına rağmen, kendi kimliklerini korudular.

Amerikan emperyalizmi ve onun takipçisi Avrupa ülkeleri de bin yıl öncelerden beri kutsal bildikleri Filistin topraklarını ellerine geçirmek için Haçlı Seferleri'nin hedeflerinden uzak düşmediler..

Çünkü, onlar kendi toplumlarının ruhlarını harekete geçirecek noktaları biliyorlar.

Biz Müslüman halklar da, geçmiş tarihteki olumlu örneklerden hareketle geleceği İslam Milleti'nin izzet ve şerefine uygun olarak yeniden nasıl yükselebileceğimizin sancılarını hissediyorlar, ama, Müslüman coğrafyalarındaki yönetim mekanizmalarını ele geçirmiş olan nice kişi veya kadrolar; yazık ki, sadece üzerinde saltanatlarını devam ettirmeyi esas aldıkları coğrafyaları düşünüyorlar. Halbuki, bütün Müslüman coğrafyaları, İslam Milleti'nin ortak vatanıdır.. Bizim coğrafyalarımızdaki bugünkü sınırları İslam çizmedi..

Ama, çekilen bunca acılar, inşallah uyanmamıza da vesile olacak çaptadır.. Nitekim, Başkan Tayyip Erdoğan'ın şu son Malezya, Endonezya ve Pakistan ziyaretlerinde ona gösterilen coşkun ilgi, Tayyip Bey'in fânî şahsına değil, onun temsil ettiği İslami hedeflerden dolayıdır.. Nitekim, o ülkelerin her birisinde Tayyip Bey de, 'Müslüman ülkeler'in hükûmetlerine hitaben, 'Birlik olmak için daha neyi bekliyoruz' gibi bir soru cümlesi kurduğunda, o meclislerden yükselen tekbir sadâları ve alkışlar, bu arayışı, bu bekleyişi işaret ediyordu.

Evet, sıkıntılı imtihanlarla karşılaşmayı göze alırsak, bu gelişmeler, ileride daha şuurlu davranışları da beraberinde getirecektir; İnşaallah..

İstanbul'dan A. Ziya İbrahimoğlu kardeşimiz, Mısırlı yazarlardan Azizuddin Duweydar'ın, 'Filistin için asıl tehlikenin Trump'ın patırtıları değil, 'resmî Arap çözümüdür..' diye noktaladığı yazısının tercümesini göndermiş.. Yazar, asıl tehlikenin Mısır rejiminin hazırladığı bir plana değinerek, bu planın, 'Amerika'nın küstah iradesine karşı kahramanca bir müdahale ve bir meydan okuma olarak sunulacağını' ve amma içi boş bir plan olduğunu ileri sürüyor..

--Evet, bu konuda ayrıca yorum yapmaya gerek yok.. Mısır rejiminin, 125 milyonluk Mısır toplumunu bu konuda da nasıl sessizleştirdiği ortada.. Ama, şu hassas anda bunlar bilindiği halde, Amerikan desteğiyle ayakta durduğu apaçık olan Ürdün rejiminin başındaki Kral 2. Abdullah'ın hem de çağrıldığı Washington'da, Trump'ın 'Gazzelileri 'tehcir'