Müslümanları emperyal güçlere karşı koruyacak tek çareyi, bir daha düşünmek..

'İslâm Devleti, Hizbullah ve Hamas' teşekkülleri, emperyalist dünyanın medya organlarında ısrarla 'ölüm tarikatları' olduğunu savunan bir ing. siyaset teorisyeninin, 16 Nisan'da kendi canına kıydığına ve bunun iki ay aradan sonra anlaşıldığına dair, 2 Haziran tarihli İngiliz gazetesi The Telegraph'daki haber, kendi içinde ironik bir hava yansıtıyordu.

Evet David Martin Jones isimli kişi, 'militan İslâmî hareketler, jeopolitik ve "kültür savaşları" olarak adlandırılan konular üzerine ders veren bir siyaset teorisyeniydi. Kafayı Müslümanlara takmıştı.. Başka bir şey görmüyordu, gözü..

DAEŞ veya DEAŞ ya da 'ISIS' (Irak- Şam İslâm Devleti) diye anılan silâhlı mücadele örgütünü, 2015'te ilk olarak bir "ölüm tarikatı" olduğu şeklinde niteleyişinin, dönemin etkili ing. siyasetçilerinden Boris Johnson da dahil olmak üzere pek çok kişi ve medya organları tarafından hemen ve yaygın şekilde benimsenmesinden dolayı çok gururluydu..

Ama, beğenilmeye doyamamış veya Müslüman dünya için daha çarpıcı tanımlamalar üretmekte ' çıkmaz'a girmişti, herhalde..

Jones, bu grupları idealleri için ölüme âşık olan 'terörist'ler olarak görüyor ve bu grupların aslında bir 'Müslüman Halifeliği dayatma kararlılığı' içinde olduklarını, 'bu aşırı İslâmî görüşlülere göz yumulmamasını,.

19891990'da Avrupa'daki komünist rejimlerin çöküşünden sonra, Batı'nın kayıtsız kaldığını savunuyordu.

Hatırlayalım, o dönemde, yani Sovyet Komünist İmparatorluğu'nun çökmesinden sonra, hem o zamanki NATO Genel Sekreteri olan Hollandalı bir siyasetçi ve hem de İngiltere'nin 'demir leydi'si başbakan Margareth Teatcher , açıkça, 'Bundan sonraki mücadele odağının, Ortadoğu'daki fundamentalist dinî akımlar olacağını' söylüyorlardı. Çoğu kimse 'Fundamentalizm' kelimesiyle neyin ve fundamentalist nitelemesiyle kimlerin kastedildiğini anlamakta bile zorlanmışlardı, ilk anda.. Her inanç veya ideolojide temel ilkelerden fedakârlık edilmeden hareket etmek mânâsında kullanılan bu terimin, sonraki hadiseler zincirinin de gösterdiği üzere, özellikle Müslüman halkların coğrafyalarında at koşturulacağı'nın, global oyunlar kurulacağının habercisiydi. Ve bu açıdan bakıldığında taa o zamandan, bu kendi aklınca müthiş 'siyaset teorisyeni' olan Jones yalnız sayılmazdı. Ve hele de son 40 yıl içinde Müslüman coğrafyalarında , onların 'fundamentalist' dediği ve İslamî ilkelerden tâviz vermeden bir dünya düzeni kurup hür olarak yaşamak isteyen Müslüman toplumların içlerindeki emperyal güç odaklarının yerli kuklaları aracılığıyla, ne büyük karışıklıklar çıkardıklarını düşündüğümüzde, Müslümanların sıkıntıları kadar, kurtuluş yollarının da dolaylı olarak işaret edildiğini anlamak mümkündür..

Evet, sadece şu son 40 yıl boyunca, Cezayir'den, Sudan'dan, Mısır'dan, Suriye, Filistin, Türkiye, İran ve Irak'a, Pakistan ve Afganistan'a kadar uzanan çizgi boyunca yaşanan büyük karışıklıkları bir hatırlayalım..

Bütün buların arkasında, işte o şeytanî güçler ve onların, ülkelerimiz ve halklarımız arasına yetiştikleri ve yerleştirdikleri yerli kukla ve uşakları aracılığıyla, İslam Milletine ne acılar yaşattıklarını, unutmamamız gerekiyor.