Okuyucularla Hasbihal
Pazar günleri, muhterem okuyucularımızın eleştiri ve görüşleri etrafında yaptığımız bir Hasbihal'e daha, sağlık-âfiyet üzere, hayırlı çalışmalar dileği ve selâmlarımızla başlıyoruz
*ABD- Sud Caroline-'dan Prof. Necati Engeç Hoca, geçenlerde kutlanan Mevlid-i Nebevî Kandili dolayısıyla 500 sene gerilerden, Fuzûlî'nin ( 1483 - 1556 ) 'Su Kasidesi' etrafında bir değerlendirme yapmış. 'Fuzûlî'nin en muhteşem eseri, muhakkak ki 'Su Kasidesi' diyor. El'Hakk, öyledir.
Hz. Peygamber (S)'e olan aşkı en güzel anlatan bu kasidenin birkaç beytini buraya -teberrüken- alalım...
Su Kasidesi...
'Saçma ey göz, eşkden gönlümdeki odlare su,
Kim, bu denli dutuşan odlare kılmaz çare, su.
(Ey göz! Gönlümdeki ateşlere su saçma.
Çünkü bu kadar tutuşan ateşe, su çare olmaz.)
(...)
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh, peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yare, su.
(Yaralı gönül, senin peykânının sözünü korkuyla söyler.
Her kimde yara varsa o suyu ihtiyatla içer.)
Suya virsün bâğban gülzârı, zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek, virse bin gülzâre su.
(Bahçıvan, gül bahçesini suya versin, boşuna zahmet çekmesin
Çünkü o bin gül bahçesine su verse bile, senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)
(...)
Ârızun yâdiyle nemnâk olsa müjgânum n'ola
Zâyi' olmaz gül temennâsiyle virmek, hâre su.
(Senin yanağını anarak kirpiklerim ıslansa ne olur)
Gül beklentisiyle dikene su vermek, boşuna değildir.)
(...)
İste peykânun gönül hecrinde şevkum sâkin et,
Susuzem, bir kez bu sahrâda benümçün are su.
(Ey gönül, onun peykânını iste, arzumu sakinleştirsin.
Susuzum, bu sahrada bir kez de benim için su ara.)
(...)
Dest-bûsı ârzûsıyla ölürsem dûstlar
Kûze eylen toprağum, sunun anunla yâre, su.
(Ey dostlar! Eğer onun elini öpmek arzusuyla ölürsem,
Toprağımdan testi yapıp, onunla yâre su sunun.) (...)nefîs
Evet, bu kasideden birkaç beyti, gönüllerimizin pası silinsin diye buraya aktardık.
**Özkan Acar isimli okuyucu 6 Eylül tarihli ve 'İnançların kültür ve geleneklere de yansımasından korkulmalı mı' başlıklı yazıda dile getirilen görüşlere itiraz ederek, 'ilahî vahyin zaman içinde kültüre dönüşüp vahyin sınırlarını nasıl aştığının pek çok örneklerinden bahsediyor ve İslam'la ilgisi olmayan nice davranışlardan söz ediyor ve 'Allah'ın dini, kültüre dönüşmemeli ve gelenek haline gelmemeli...' diyor...
--Bu okuyucu kardeşe belirteyim ki, yazıda, Allah'ın dini, -haşâ- 'bir kültür ve gelenek gibi telakki edilmeli' değil', 'Müslüman bir toplumun kültür ve geleneğinin de inancın temel ölçüleri içinde şekillendirmesi gerektiğine işaret ediliyor, anlatılmak istenen bu...
*Ali Gür isimli okuyucu, 5 Eylül tarihli yazımızda, 'Amerikan B. Elçisinin, diplomat olarak bulunduğu ülkenin iç güvenliğiyle ilgili aykırı görüşler belirtmesinin kabul edilemezliği'ne işaretle, bu büyükelçinin haddini aştığına ve 'Persona non grata / İstenmeyen adam 'ilan edilip, 24 saat içinde ülkeyi terk etmesi gerektiğini hatırlattığım yazımın üzerine, 'Persona non Grata!' Kime söylüyorsunuz bunu, kim yapacak bu işi' diye soruyor...
--Bu okuyucu kardeşimize belirteyim ki, ülke veya dünya çapındaki gelişmeleri herkes kendi duruş ve bakış açısına göre yorumlamakta serbesttir. Bu satırların sahibi de, bu gibi had bilmez elçilere karşı diplomasi hukukunda var olan uygulamaları hatırlatmaktadır o kadar... Bunu kim yapacak diye, kimseye yol gösteriyoruz değiliz...
*Aydın Ayar isimli okuyucumuz, 29 Ağustos günkü yazımızda değinilen konularla ilgili notunda, 'ağabey devam edegelen siyasi, askeri, ekonomik kuşatmaya karşı Müslümanların öfke ve tepkilerine göre değil, kendi ideal politiğine uygun yeni imkan arayışlarını düşünmek hakikaten kıymetli...
Fakat kendi varlık sebeplerimizden hareketle, tüm ümmet bileşenlerinin içini kavuran bu istilaya karşı kolektif bir salih amel, küresel bir intifada ile cephe hatlarımızı inşa zorunluluğu, izahtan varestedir.' diyor.
*0N. U. isimli okuyucu da, 25 Ağustos tarihli yazımız üzerine serzenişte bulunarak, 'Nasıl yıkıldığımız hakkında bilmediğimiz kalmadı. Mesele, fabrika ayarlarına (İslam'a) nasıl döneceğimizde. YAS İÇİN, YÜZYIL YETMEDİ Mİ Herkes her şeyden bahsediyor da, Allah Resulü Mekke'de ŞİRK sistemine karşı tavrını nasıl ortaya koydu ve sonra da Medine'de hangi pratiklerle örnek İslam toplumunu oluşturdu Asıl düşünülmesi, anlaşılması gereken nokta bu değil mi Mağduru oynamaktan sanki bir tür haz mı alıyoruz, anlamakta zorlanıyorum.' diyor...
--Bu okuyucumuz, 8 Eylül tarihli notunda da, 'Diyelim ki, tüm koruma kanunları kalktı... Ne değişecek
'Bu ülke Müslümanlarının en büyük hedefi, çocuklarını seküler sisteme memur (emir kulu) yapmak değil mi' diye soruyordu, haksızlık içerebilecek bir yaklaşımla... Bir kısım olumsuz örnekleri genelleştirmek, kendimizin ne yaptığını ve ne gibi pratik çözümler önerdiğimizi unutturabilir; bize sağlıklı bir çözümü düşünmek yerine yılgınlık ve çaresizlik de verebilir...