Mevcud dünya dengelerini zorlayacak bir hamleye ihtiyaç yok mu

Başında Binyamin Netanyahu'nun bulunduğu 'Siyonist haydutlar çetesi'nin, Hz. Musa aleyhisselâm'ın bağlıları adına yürüttüğü ve karşısında düzenli bir ordu olmadığı halde, bütün bir halkı, çocuk-kadın savunmasız halk kitlelerini düşman bilerek sergilediği ve milyonlarca insanı, su ve gıda maddeleri gibi en hayatî ihtiyaçlarına ulaşmaktan bile mahrum bırakarak, evlerini, hastahanelerini, mâbedlerini, bütün şehirlerini 5 aya yakın zamandır ağır bombardıman saldırılarıyla yerle bir ederek sergilediği barbarlığın adına 'savaş' diyenler çıkabilirse, onlara söyleyecek sözümüz olamaz.

Çünkü bu durum, sıradan barbarlığın ve vahşiliğin de ötesinde bir akıl ve vicdan tutulması ve tam bir çılgınlıktır ve Amerikan emperyalizmi de, insanlıktan hiç nasibi olmayan bütün bu vahşiliklerin baş destekçisidir ve bunu tabiî de saymaktadır. Çünkü Ağustos -1945'de Hiroşima ve Nagazaki'ye attıkları iki Atom Bombası'nda bir anda öldürdükleri 300 bine yakın sivil insanı, 'insanlığın barışa kavuşması için ödenmiş bedeller' olarak gören bir Amerikan aklının vicdanî bir sorumluluk taşıması muhaldir.

Dahası, dünya kamuoyu, genelde sadece Hiroşima ve Nagazaki'yi hatırlar, ama Almanya'nın -mensubu olduğu medeniyet anlayışının yıpranmaması ve düşmanlık duygularının unutulması ve- hâfızalarda yerleşmesini istemediği bir büyük facia, Dresden Faciası daha var ki, 12-13 Şubat 1945 günleri, Amerikan ve İngiliz bombardıman uçaklarıyla 48 saat devamlı bombardıman edilen ve atmosferin sıcaklığının 1000 dereceyi aşması sonunda, binaların demir iskeletlerinin bile yumuşaması sonunda binaların çökmesi ve yıkıntıların arasından on binlerce (bazı rakamlara göre 38 bin) kafatasının bulunduğu açıklanmıştı. Dresden Faciaı'nı, şimdi Amerikan Kongresi'nde bulunan ve Amerika'nın İsrail'e 14 milyar dolarlık ek bir malî yardım yapmasını engellemeye çalışan, 85 yaşındaki bir Yahudi Senatör Bernie Sanders hatırlattı. Ama 2. Dünya Savaşı'nda Amerika'nın Dresden'de yaptığı korkunç bombardımanın şimdi Gazze'de İsrail tarafından tekrar sahneye konulduğundan söz eden Sanders'in bu feryadı, Amerikan medyasında hatırlanmak bile istenmedi; Alman medyası da Batı medeniyetine çatlak oluşturmamak için duymazlıktan geldi.

Netanyahu, kendisini nisbet ettiği Yahudilerin eline 2 bin yıl sonra geçen bir fırsatla ortaya çıkan 'Siyonist yapılanma'nın güçlendirilmesinde her fırsatı değerlendirmek imkânının her zaman olmayabileceğini biliyor ve Müslüman dünyasında bir 'kanser uru' gibi duran ve bütün emperyalist-şeytanî güçlerce korunan İsrail rejiminin, Müslüman dünyasındaki bu dağınıklık sürdükçe her zaman ele geçmeyeceğini düşünüyor. 'Kedinin fareyle oynaması' gibi, milyonları önce, Gazze'den güneye; sonra tekrar, güneyden kuzeye, oralar bombalanmayacak ilânlarıyla sürüklüyor, kaçırtmaya çalışıyor ve her yerde de o milyonları, yerle bir edilmiş şehirler karşılıyor ve insanların yiyecekleri de yok.

26 Şubat öğleden sonra, AK Parti İstanbul m. vekili ve Meclis İdare Âmiri Hasan Turan, İstanbul'daki bürosunda, HAMAS yetkilileriyle görüşeceğini söyleyerek, 'Vaktin varsa sen de bulunsan...' dedi ve gittim.

HAMAS'ın Gazze Siyasî Büro Başkanı Besîm Naim, HAMAS'ın Türkiye'deki temsilcisi Musa Akkavî ve yardımcısı Sâdıq Abdullah geldiler, çok dikkatli ve güzel tercüme yapan Mücahid isimli bir kardeşin aracılığıyla, 3-4 saat kadar dinledik. HAMAS'ın bir dönem Sağlık Bakanlığı'nı yapmış olan ve aile ferdleri Gazze'de kalan Naim Bey, Gazze'de artık, ölüm sebebi olarak 'Açlık.' diye yazılan vak'aların sayısında giderek artan bir yükseliş olduğunu belirtti. Normal zamanda günde 2 bin kadar TIR'ın girdiği Gazze'ye, UAD (Uluslararası Adalet Divanı)