Okuyucularla Hasbihal...
Pazar günlerini 'okuyucu görüş ve eleştirileri'ne ayırdığımız bu sütunda bir Hasbihal'e daha; okuyucuları, hayırlı çalışmalar dileğiyle selamlayarak başlıyoruz.
*Trabzon'dan Raziye Sarıalioğlu isimli hanım kardeşimiz, evvelki gün Suriye'nin Humus şehrindeki bir Cami'de, Cuma namazı kılınırken, 8 insanın parçalanmasına ve 30 kadar insanın da ağır şekilde yaralandığı bombalı saldırıya ve cinayete gözyaşı döktüğünü belirtiyor; 'Böyle alçaklık görülmüş müdür, bu ne barbarlıktır Amerika ve Avrupa'da bir kiliseye böyle bir saldırı yapılsa, dünya ayağa kalkar; Müslüman dünyasında ise sanki olmamış ya da basit bir saldırı imiş gibi kenarından geçiliyor..' diyor.
--Bu kardeşimize belirtelim ki, bu gibi saldırılar Hindistan, Pakistan ve İran gibi ülkelerde son 40-50 yıl içinde de yüzlerce Müslümanı camilerde veya türbelerde parça parça etti ve dünya hayatından kopardı. Afrika'da, nice İslam mâbedlerine de saldırılar yapıldı..
Miladî-1987 Ağustos ve Eylûlü'ne denk gelen Hac Mevsimi'nde ise.. Mekke'de, (1980-88 arasında cereyan eden ve iki taraftan 1 milyona yakın insanı yutan İran-Irak Savaşı'nın 7'nci yılında), 150 bini İranlı olmak üzere, diğer coğrafyalardan da 200 bin kadar hacıların, bir öğle-ikindi arasında, Mekke'de Muabede Meydanı'ndan Mescid'ul Haram ve Kâbe'ye kadar yapılacağı açıklanan güzergâhta ve yüzbinlerin hançeresinden yükselen 'Allah'u Ekber' nidaları ve devamında da, sadece 'Amerika'ya, Rusya'ya ve İsrail'e ölüm!' feryadlarıyla yaptıkları dev yürüyüşe baskın Suûdî güvenlik güçlerinin müdahalesini bizzat yaşamış birisi olarak belirteyim ki, o saldırıda, kadın ve erkek, 432 hacı can vermişti..
Son 10-15 yıl içinde de Pakistan'da hemen her 2-3 haftada bir, camilerde bombalar patlatılıyor, yüzlerce insan can veriyordu; aynı şekilde Mısır'da da.. Ama hele de son birkaç senedir, saldırganlar hedeflerine varacaklarına dair ümidlerini artık yitirdiklerinden ya da sıkı güvenlik tedbirlerinden dolayı yolları kesilmiş olmalı ki, bu patlamalar durmuştu.. Humus'ta yapılan o alçakça saldırı geleneği de bir daha canlandırılmaz, inşaallah..
Bir takım hedeflere varmak için böyle alçakça saldırılar, özellikle Müslümanların çokça olduğu Almanya, Hollanda ve Fransa gibi ülkelerdeki İslam mâbedlerine de bombalı saldırılar zaman zaman tekrarlanıyor ama o dünyanın medya organları bu saldırıları duymazlıktan geliyor.. Halbuki, Mısır'da birkaç yıl önce bir kiliseye yapılan ve 18-20 kadar Hristiyanın öldüğü baskına da biz Müslümanlar yine kesinlikle karşı çıkmıştık..
Bu vesileyle ekleyelim.. Hindistan'da 1992'de, Uttar-Pradeş eyaletinde, Bâbür İmparatorluğu zamanından kalma 400 yıllık Mescid-i Bâburî, tahrik edilen on binler halindeki Hindu sürülerinin saldırılarıyla ve kazma-küreklerle, 1-2 saat içinde yerle bir edilmiş ve 2 binden fazla Müslüman da o saldırılarda katledilmişti..
Kur'an-ı Mûbîn'de, Hacc Sûresi'nde, 39-40'ıncı âyetlerde, Sinagog, Kilise ve Mescid'lerin, 'Allah'ın adının ve hükümlerinin anıldığı-anlatıldığı mekânlar olduğu' ve böylece o mekânların dokunulmazlığı hatırlatılır.
*Almanya'dan Râsim Erginer diyor ki: 'Yazılarınızı dikkatle okuyorum ve arkadaşlarla da okuyup değerlendiriyoruz.. Biz burada, üniversite sosyoloji ve Avrupa tarihi üzerinde okuyan öğrencileriz ve Almanya'da doğmuşuz.. Ve burada hem okuyor, hem de çalışıyoruz fabrikalarda.. Ailelerimiz Anadolu'nun çeşitli yörelerinden gelmişler.
Buradaki Alman arkadaşlar, sadece Trump değil, Amerika hakkında da serbestçe konuşamıyorlar.. Trump isimli kişi de, 'Bütün dünyanın tek ve rakipsiz kralı' ve 'Dünyada her şey benden sorulur' havasında..
Doğrusu, Alman medyasında da insanlar, Amerika ve İsrail lehinde konuşmak isteseler bile, onların aleyhlerinde konuşmaktan çekiniyorlar.. Çünkü, siyonist Yahudiler özellikle 2. Dünya Savaşı'nda Almanya'nın ağır şekilde yenilmesinden ve de, , -sizin bir yazınızdan aldığım cümleyi aynen tekrarlayarak belirteyim ki- 2 bin yılı aşkın bir zamandır devletsiz ve dünyanın her bir tarafında asırlarca dağınık olarak yaşamak zorunda kalan Yahudiler için, savaşın galipleri tarafından, Almanya'da gördükleri acıların tesellisi bâbında, Mayıs -1948'de Filistin topraklarında bir İsrail Devleti kurulmasından sonra, Almanya, özellikle Adolf Hitler'in 1933-1945 yılları arasındaki Nasyonal Sosyalizm 'Nazi' döneminde Yahudilere yapılan baskı, sürgün veya diğer zulümleri gerekçe göstererek, Almanya'dan, 100'lerce milyar, hattâ trilyonlarca dolar savaş tazminatı aldı.. Ve oluşturulan kamuoyu baskısıyla da, her Alman, o dönemdeki bütün uygulamaların faili imiş gösterilerek, başlarına yeni bir belâ gelmesin diye, kendi aralarında açıkça konuşmaktan hâlâ bile çekiniyorlar..
Ama insanın ferd olarak bazen konuşma ihtiyacı hissetmesi gibi toplumlar da o ihtiyacı hissediyor olmalı ki, bizim gibi Alman kökenli olmayanlarla konuşurken, üstü kapalı ifadelerle de olsa, hınçlarını yine de belirtiyorlar.. Yani, bu açıdan, fikirler güya hür, ama zihinler kelepçeli; bilhassa, Yahudiler ve siyonist İsrail konusunda..
İşyerlerinde yıllardır birlikte çalışıp, birlikte yemek sofralarına oturduğumuz iş arkadaşlarımız bile, fikirlerini hele de İsrail konusunda açıkça belirtecek olsalar başlarına bir sıkıntı gelebileceği korkusundalar.. Bizim siyonist İsrail rejimine sert cümlelerle karşı çıkmamıza da bir mâna veremiyorlar.. Ve 'Yahudilerin de yeryüzünde yaşama hakları yok mu' diyorlar. Kendilerinin, Yahudilere karşı çıkışlarının inanç köklerini bilenler de var elbette.. Ama çok azlar.. Hz. İsâ'yı Roma İmparatorluğu'nun Filistin'deki valisi Platus' eliyle, çarmıha gerdirtenin de Yahudiler olduğunu anlatıyorlar.. Ama -sizin geçmişteki bir yazınızda-, 2000'li yılların başında ölen Papa 2. Yuhannes Pavlus'tan naklettiğiniz ve 'Amerika'yı zayıflatmak, Hristiyanlığı zayıflatmak olur..' şeklindeki cümlesi de zihinlerde fiilen hükümfermâ.. Ve 'Bugün, Yahudilerle Hristiyanların 2 bin yıl öncelerdeki kavgaları unutup, dünya hâkimiyetinde elbirliği yapmaları gerektiğini' açık ya da dolaylı şekilde anlatıyorlar.. Hattâ, en 'ateist' / tanrı tanımayan' olanları bile, kendi dünya görüşlerinin tarihî temelleriyle oynanmaması gerektiğini de belirtiyor ve inançsız olsalar bile kendi medeniyetlerinin temellerini reddetmiyorlar..
Biz de onlara; 'Doğru söylüyorsanız, Yahudileri öldürtenler de el birliğiyle, sizin geçmişteki ecdadınız ve toplumlarınız ve devletleriniz değil miydi Biz Yahudilere Yahudi oldukları için düşman olmadık, onları 2. Dünya Savaşı'ndan sonra Filistin'e, Müslüman topraklarına yerleştirenler sizlerin cedleriniz ve devletleriniz değil miydi ve onlar bunu yaparken, Filistin'deki Müslüman halklardan milyonlarca insanı da öldürttüler- kaçırttılar.. Hâlâ da onları orada her türlü cinayetlerinde koruyorlar.. En son örneğini Gazze'de görmediniz mi'

4