Kendi asil kültürümüzün yazım şekillerine bile planlı bir müdahale..
Okuyucularla Hasbihal..
Pazar günlerini 'okuyucu görüş ve eleştirileri'ne ayırdığımız bu sütunda bir Hasbihal'e daha; okuyucuları, hayırlı çalışmalar dileğiyle selamlayarak başlıyoruz.
Halil İbrahim Tatlıpınar okuyucumuz diyor ki: 'Yazılarınızı dikkatle okuyorum. Kullandığınız cümlelere, cümlelerdeki kelimelerin doğru kullanılmasına ne kadar dikkat ettiğinizin farkındayım. Bu çok beğendiğim özelliğinize binaen 'Esed' ve 'Esad' kelimelerinin ve daha bir çok kelimenin yazılım şekilleri konusunda bile medyada bir görüş ve yazış tarzında ittifak edilmemesine karşı ne yapabiliriz Hangisi doğru.
--Muhterem okuyucum haklı bir konuya değiniyor.. Önce belirtelim, o devrilen diktatörün soyadı, 'Esed' idi. Bu, 'aslan arslan' mânasına gelir.. (Es'ad) denilirse, 'mutlu' mânasına gelir.. 'Said, mes'ûd' gibi kelimelerle aynı köktendir..
Ama, bizdeki bu yazım farklıkları T. Dil Kurumu'nun, kendi istediği yazım şeklini bize teknik engellemelerle dayatmasından kaynaklanıyor. TDK'nın verdiği yazım şekillerine uymayan doğru yazımları , bilgisayarlar, 'yanlış' diye gösteriyor ve musahhihler de genelde TDK'nın o 'yanlış' dayatmalarını 'doğru' gibi kabul ediyorlar..
En başta da, 'şapka' denilen () işaretinin kaldırılması bile ne büyük yanlışları ortaya çıkarıyor.. Meselâ, 'elîm bir kazâ' haber cümlesi bile 'elim bir kaza' şeklinde okunuyor.. 'Elîm' ile 'elim' aynı mı 'Hala' ile 'hâlâ', aynı mı Kezâ, 'hatta' ile 'hattâ..' aynı mı 'Kâr' ve 'kar' ve daha yüzlerce örnekler..
Kaldı ki, ortaya çıkan telaffuz zevksizlikleri de ayrı..
Ya da, 'âlim' ve 'alîm' kelimelerinin çok farklı mânaları olduğu halde, TDK her ikisini de 'alim' şeklinde yazdırıyor.. Halbuki, âlim, ilim sahibi; 'alîm' ise, 'esma'ul hüsnâ'dandır, her şeyi ilmiyle şekilde kuşatan, en mükemmel ilim sahibi mânasında..
Kezâ, 'Hâmid, Hamîd' aynı mı Hâmid, hamd eden, Hamîd, 'kendisine hamd edilen..'
İsminizi, 'Abdulhâmid' diye telaffuz ederseniz, 'hamd edenin kulu' demiş olursunuz..
Ama, 'Abdulhamîd, 'hamd edilenin (yani, Allah'ın) kulu..'
TDK yetkilileri, bu dili kendi asil kültürümüzün özelliklerinden arındırmakla iş yaptıklarını sanıyor olmalılar..
Ünlü şair Abdulhak Hâmid, ismindeki 'Hâmid'in, 'Hamit' diye yazılmasından yakınırken, 'Ömrümün onunda hem ham oldum, hem de it..' dermiş..
Siz, (Osmanoğulları) mânasındaki 'Âl-i Osman' yazıyorsunuz, TDK tarzı yazım kuralı, onu Ali Osman'a dönüştürüyor.. Veya Âl-i İmrân Sûresini yazıyorsunuz, bilgisayarlara hükmeden güç, onu 'Ali İmran' diye yazdırıyor ya da düzelttiriyor..
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev için, 'Âli Başkumandan' (Yüce Başkumandan) deniliyor.. Bizdeki medya bu tavsifi, 'Ali Başkumandan' şeklinde telaffuz ediyor!.
Ama, meselâ, Churchill veya Shakespeare v. isimlerini yanlış yazsanız, mâlum çevreler kesinlikle karşı çıkarlar..
Ki bu hususta , o kadar dikkat etmeye çalıştığım halde, bilgisayarların yanlış göstermesi yüzünden, musahhihlerin o bilgisayarlara göre 'düzeltme' (!) yapmaları da, ne yazık ki, kaçınılmaz oluyor..
Ahmed Avşar isimli okuyucumuz, 23 Aralık 2024 tarihli yazınızın sonunda bahsettiğiniz kişi kimdi ' diyor..
--O yazının 'Bu yol , yol değil..' diye başlayan son bölümünde; '35 sene öncelerde Muhammed İqbâl'in, 'İslam Milleti'nin birliği ideali'ni yansıtan şiirlerini binlerce üniversiteliye saatlerce okuyan ve 'Beni bir Cumhurbaşkanı olarak değil, Muhammed İqbâl'in küçük bir müridi olarak kabul edin!. ' diyen bir kişinin şimdi, geçmişte, Suriye'deki Esed Hanedanı ve diktatörlüğüne ortak olmanın vebalini hatırlamaksızın, yeni zulümler için Esed gibileri işbaşına getirmenin çağrılarını yapması karşısında söyleyecek söz bulamıyorum.' diye yazmıştım..
Bu okuyucu, o tek yazıdan kimin kastedildiğini çıkaramadıysa, o yazının öncesi ve sonrasındaki yazılarımı dikkatle okursa, o kişinin kim olduğunu çıkarmakta zorlanmaz..
İsim vermekte bu kadar ketum davranışım, ülkemin dış politikasına zerre kadar da olsa herhangi bir olumsuz etkimin olmasını istemediğimdendir..
Meselâ, bir prof., hem de başkalarının bilmediğini var sayarak yüksek sesle, bağırırcasına, 'SMO'yu (Suriye Millî Ordusu'nu) filan ülkenin kahraman subayları kurmuştur..' gibi değerlendirmelerde bulunuyor, ekranlarda.. Halbuki bu gibi beyanlar dış siyasette problemler ortaya çıkarabilir..
Bu bakımdan, kalemimizin sorumluluğunu korumaya azâmî dikkati göstermekte devam edeceğiz, inşaallah.. 'Efendi, bu sözü başkası da söyleyebilir, ama, sorumluluk diye bir duygu ve düşünce yok mudur Kişi, neyi söyleyeceğini veya söyleyemeyeceğini bilmeli değil midir' diye hatırlatma yapmıyor..