'İslam Milleti' içinde yeni fitneler uyandırmak çabası reddedilmelidir

Müslüman dünyasının, hele de son 100 yılda birlik halinde olamayışının acı ve ağır bedelini Cezayir, Keşmir, Bosna, Afganistan, Moro, Çeçenistan ve Filistin vs. bütün Müslüman coğrafyalarında olduğu gibi, şimdilerde daha bir özelde, Gazze'de ödüyoruz. Bu konuda, Amerikan emperyalizminin öncülüğünde yeni bir Haçlı Seferi başlatıldığı ortada. Bunu gizlemiyorlar da. ABD Başkanı Biden, 18 Ekim 2023 günü 'Burada İsrail kurulmamış olsaydı, biz burada bir başka devleti yine kurardık!' diyerek açıkça belirtti.

Müslüman dünyasının şer'î bir sorumluluk içinde hareket etmelerini sağlayabilecek bir Hılafet Başkanlık kurumunun son 100 yıldır emperyalist oyunlarla ortadan kaldırtılmış olmasının ağır ve acı bedeldir bu.

Ama o kurumun havaya uçurulmasını önleyememiş olmanın acziyetine sığınarak, sorumluluktan kaçınmanın mümkün olamayacağını, bunun için de, Türkiye, İran ve Mısır arasında, ortak bir kararlılıkla -Siyonist haydutlar çetesi İsrail'i saymaya gerek bile yok-, doğrudan Amerika ve müttefiklerine karşı ortak bir tavrın sergilenebileceğini belirttik-belirtiyoruz. Ancak o zaman, emperial güçlerin Vietnam'dan ve Afganistan'dan kaçmak zorunda kalışları gibi bir durumun tekrarlanabileceğine işaret ettik. Bunu ham-hayal olarak ifade eden ve bu 3 ülkenin rejimleri arasında derin uçurumlar bulunduğunu belirtenler oldu.

Buna da eyvallah.

Ama daha acı olan şu ki, birileri, bu ülkeler arasında eskiden beri var olan ayrılık ve zıdlıkların üzerine benzin dökmek istercesine, Müslüman ülkeler arası ihtilafları daha bir körüklemek isteyen odakların düşman yontmaya yönelik çabaları, kalem denemeleri bir kampanyaya dönüştürülmek istidadı gösteriyor. Özellikle de bazı Müslüman ülkelerinin Amerika tarafından niçin bombardıman edilmediğine hayıflanan bir erbab-ı kalem korosunun yazıları hayret ve dehşet uyandırıcı nitelikte değil mi İslam'ın farklı bir yorumuna sahip diye, şu veya bu rejim veya mezheb farklığı gösteren Müslüman halkların üzerine saldırmaları için, şeytanî güçlere davetiyeler yazma eğilimindeki hastalıklı bakış, inşallah şifâ bulur.

Başkan Erdoğan'ın 12 senelik bir aradan sonra, şimdilerde yaşanmakta olan bu bunaltıcı atmosferde Mısır'a gitmesi, Müslüman halkların başında bulunan rejimler arasında bir uzlaşma yolu aramak hedefine de yönelik idi, herhalde.

Bu arada, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın evvelki gün yaptığı bir konuşmada, '31 Mart mahallî seçimleri'nin, 'kendisinin son seçimi olacağını' söylemesi üzerine, bu Müslüman ülkelerin muteber sayılan yayınlarında, 'Erdoğan'ın iktidardan çekilmek istediği' şeklinde ve heyecanla beklenen bir sonuç gibi yorumlanması sıradan bir tercüme yanlışı olmasa gerek.

Hâlbuki Tayyib Bey'in o sözü, yeni Anayasa döneminde, 2 dönemlik C. başkanlığı seçiminden sonra 3. kez seçilme imkânının olmamasına işaretle söylenmiş bir sözdü. Yoksa Tayyib Bey, gelecek 4,5 yıl daha vazifesinin başında olacaktır, inşaallah.

NOT:

Ünlü bir kamu kurumunun başındaki bir profesör, 'Netenyahu, ülkesini felâkete sürüklüyor.' diyor. Hani, 'Netenyahu ülkesini değil de, halkını felakete sürüklüyor' deseydi; 'el'hak, doğru söylüyor' derdik. Evet, Yahudilerin tamamı olmasa bile çoğu, Adolf Hitler'in yüzünü ak edercesine büyük bir barbarlık suçlamasına maruz kalıyor bugün.

Ama 'ülkesini.' deyince, iş değişiyor.