Amerikan siyasetçilerine hele de trajik 'Gazze Buhranı'ndan sonra bir hal oldu..
Siyonist İsrail çete devletinin 8 aya yakın zamandır, Gazze'de ve Hamas karşısında, üçte birinden fazlası çocuk olmak üzere 'savunmasız 50 bine yakın insanı öldürmekten başka bir sonuç alamaması' üzerine, mantıkî dengelerini iyice yitirdiler, 'zıvana'dan çıktılar ve ne söylediklerini akıl edemiyorlar bile...
Amerikan Kongresi'nin etkili isimlerinden ve Türkiye ile ilgili konularda da hep düşmanca bir tavır takınmasıyla bilinen ve Kongre'de, Siyonist İsrail rejiminin en gözü kapalı isimlerinden olan Senatör Lindsey Graham 12 Mayıs Pazar günü NBC News'e verdiği bir röportajda, 'İsrail'in Hamas'a karşı savaşını ABD'nin, 2. Dünya Savaşı'nda Japonya'ya 'atom bombası' atma kararıyla karşılaştırdı.
Graham, "(Japonya'nın Pasifik'teki Amerikan Üssü'ne yaptığı ânî saldırıyla Amerika'nın 2. Dünya Savaşı'na girdiği tarihî geçmişi hatırlatarak) Pearl Harbor'dan sonra, Almanlar ve Japonlarla savaşırken, ulus olarak yıkımla karşı karşıya kaldığımızda, savaşı Hiroşima ve Nagazaki'yi nükleer silahlarla bombalayarak bitirmeye karar verdik. Bu doğru bir karardı. İsrail'e de, savaşı sona erdirmesi için ihtiyaç duyduğu bombalar verilmelidir. İsrail, kaybetmeyi göze alamaz. Öyleyse İsrail, bir Yahudi Devleti olarak hayatta kalmak için ne gerekiyorsa, yapılmalıdır." dedi ve 'çatışma boyunca sivil kayıpların sorumlusunun Hamas olduğunu' da savundu.
Hatırlayalım ki, Graham'ın, 'İsrail, kaybetmeyi göze alamaz..' sözü, gerçekte İsrail'in ilk lideri David ben Gurion'a aittir. O, '100 savaş kazansak bile, bu bizim varlığımızı garanti edemez. Ama, bir kez kaybedersek, yok oluruz..' demişti. Nitekim, İsrail, '(5 Ekim1973'deki) 'Yom Kippur' savaşında, Mısır karşısında ilk kez ağır bir yenilgi almak üzereyken, İsrail Başbakanı Golda Meir, Amerikan Başkanı R. Nixon'a, 'Eğer, Mısır savaşı durdurmazsa, atom bombası kullanacağız..' demiş; Nixon da Mısır lideri Enver Sedat'a durumu bildirerek, 'ateş-kes'i hemen kabul etmesini istemiş; ve Sedat da mecburen 'ateş-kes'i kabul etmişti.
Bu arada, günlerdir Amerika Dışişleri Bakanlığı'nın İsrail'in, Gazze'deki saldırılarında uluslararası hukuku çiğneyip çiğnemediğine dair bir rapor bekleniyordu. Halbuki, ABD Dışişleri Bakanı Blinken, 7 Ekim 2023'den sonra hemen İsrail rejimine koşup, 'Buraya Amerikan Dışişleri Bakanı olarak değil, bir Yahudi olarak geliyorum' demişken, onun başında bulunduğu Bakanlığın, nasıl bir rapor hazırlayacağı belli değil miydi Nitekim, Amerikan yönetiminin, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Gazze'deki eylemlerinde Amerikan silahlarının uluslararası hukuka aykırı kullanılıp kullanılmadığıyla ilgili olarak Kongre'ye sunduğu rapor dün açıklandı..
Ama, ne denilmek istendiği anlaşılamadı ve 'İsrail'in ihlâller yaptığını değerlendirmenin "mâkul" olduğu kanısına varılmakla birlikte, bu konunun kesin bulgularla ispatlanmasının mümkün olmadığı' belirtildi. ABD Dışişleri Bakanlığı'nın raporunda "(Amerikan) savunma malzemelerinin (yani, silahlarının) İsrail Askerî Birimi tarafından 7 Ekim'den beri uluslararası hukukla veya sivillere verilen zararın azaltılmasına yönelik uygulamalarla tutarsız biçimde kullanıldığını değerlendirmek mâkul olacaktır" da denildi; ama, buna rağmen, 'İsrail'in sivillere zarar verirken, bunu kasıtlı olarak yaptığına dair kanıt bulunmadığı'nın da altı çizildi!!.
Gerekçeleri de ilginç: 'Gazze'de sahada Amerikan resmî personelinin bulunmaması göz önüne alındığında, değerlendirme yapmak veya kesin bulgulara ulaşmak zordur."