Herkesin ağzında bir 'HAMAS' kelimesi.. Hatta Amerikan Başkanı olan ve her yerde, her vesileyle sadece, ülkesinin karşı konulamaz olduğunu hatırlattığı gücünden söz etmekle yetinmeyip, kendisini de 'en büyük' olarak nitelemekten çekinmeyecek bir tekebbür içinde, bir 'megalomania' tablosu sergileyen kişi de şimdilerde hep HAMAS'tan söz ediyor.
(Ama, bırakınız bu kişiyi, hatta gördükleri sahneler karşısında yürekleri parçalanan Müslümanlardan niceleri bile 'HAMAS' kelimesinin bir örgüt olduğunu bilseler de, hangi manaya geldiğini sormuyorlar ve 'Hareket-ul'Mukavemet-ul'İslâmiyye ' (İslami Mukavemet Hareketi) kelimelerinin baş harflerinden bir kısaltma olduğundan habersizler..)
ABD Başkanı ise, daha iki hafta öncesine kadar 'terör örgütü' dediği HAMAS'la şimdi diplomatik bir taraf olarak görüşüp konuşuyor ve 'silahsızlanmazsanız' diye, 'Biz silahsızlandırmayı biliriz' tehditleri yağdırıp, 'İsrail ordusu benim bir sözüme bakar ve tekrar döner Gazze'ye girer ve yerle bir eder..' diyor; sanki Gazze, -kendilerinin yüksek himayelerinde- yerle bir edilmemiş gibi.. Bu kişi, çok bir barışsever olduğu için, 'Ben biliyorum, İsrail onlardan 70 bin kişiyi öldürdü..' diye de gururla konuşuyor ve 70 bin dediği ve amma, yıkıntıların altından henüz çıkarılamamış olanlarla '100 bin'i geçen ve kendisinin bir sözüyle katledilmiş olan o insanların üçte birinin çocuk, üçte birinin kadınlar, geride kalanların da diğer savunmasız siviller olduğunu; karşılarında bir devlet ve bir ordu olmadığını, bir savaştan değil ancak bir katliamdan söz edilebileceğini hatırlamak bile istemiyor ve bütün o alçakça ve barbarca cinayetleri, soykırımı sahipleniyor.. Başka yerlerde ise, 'savaşa dönüşebilecek bazı gerilimleri durdurmasaydım, milyonlarca insan ölürdü, onları kurtardım' diyerek hümanistlik taslıyor.. Gazze'de öldürttüğü 100 bine yakın insanı ise; o çocuklar bile suçluydular ki öldürüldüler demeye getiriyor.
*
İşbu Amerikan Başkanı'nın bilmediği veya anlamak istemediği bir aslî gerçek şudur ki, 'İslami Mukavemet Hareketi/Hareketleri', belirli bir Müslüman grubun mücadele yöntemi değil, 'Ben Müslümanım' diyen her insanın inancının gereği olarak, bütün zamanlarda ve mekânlarda, bütün zalim ve firavunî güçler karşısında safını iradeli olarak belirlemek zorunda olduğu bir direniş şeklidir..
Ve bu yolda dünya hayatından geçmeyi bir de en yüce makam ve şeref sayarlar.
Evet, ABD veya her türlü 'zer (altın) ve zor' gücüyle bütün insanlığa baş eğdirebileceklerini sanan başka bütün güçler bilsinler ki, 'Müslüman'lar, bütün bir İslam Milleti olarak, 'Lâilâhe illallah' ve 'Allah'u Ekber' derken, Allah'u Teâlâ'nın kanunlarına göre şekillenmemiş bütün güçlere karşı çıkmayı, 'Her nerede ki zulüm varsa, cihad vardır ve her nerede cihad varsa, biz de varız' demeyi ve güçlerinin yettiğince ona katılmayı inançlarının bir vecibesi bilir ve bunu büyük bir şeref sayarlar. Yani, İslami Mukavemet Hareketi veya hareketleri, belirli bir zaman, mekân ve grupla sınırlı değildir.
ABD Başkanı Mister'e bu gerçeğin mahiyetini, Sabra ve Şetila kamplarında katliam yapan ve onunla övünen Ariel Şaron gibi geçmişteki benzerlerine sormasını tavsiye ederim.. Biliyorum, o gibiler hayatta değiller, ama mezarın eşiğine gelmiş birisi olarak, onların mezarlarına gidip sorarsa, onlar oradan da, ona gerekli cevabı verebilirler; kalp gözüyle bakmayı bilirse..
*
Evet, bu konuya bu kadar değindikten sonra, bir diğer noktaya da değinelim:
HAREKETLER, MÜCADELELER NETİCELERİNE GÖRE DEĞİL, BAŞLANGIÇTAKİ KRİTERLERİNE GÖRE DEĞERLENDİRİLİR
İran'da İnkılap rejiminin en ilkeli savunucusu sayılan -ve bu satırların sahibinin de uzun yıllar yazarları arasında yer aldığı- 'Cumhuri-yi İslâmi' gazetesinde geçen hafta yayınlanan bir başyazıda, 'HAMAS'ın mücadele metodunun yanlışlığına ve bu kanaate bugün değil, taa baştan karşı olduklarına değiniliyordu.
Aklıma hemen, şimdi hayatta olmayan ve Müslüman cenaha hitap eden yazılarıyla bilinen bir 'merhum'un iddialarından birisi geldi.
O 'merhum', Sovyet Rusya'nın Afganistan'ı Nisan 1978'de işgal etmesini ve orada komünist bir rejim kurmasını, İran'da Şah M. Rıza Pehlevî'yi ve asırların Şehinşahlık sistemini Ocak1979 başında devirmesiyle dünya sahnesinde yerini alan