Gençlik yıllarımızda, Osman Yüksel Serdengeçti'nin Ankara-Samanpazarı'nda Denizciler Caddesi'ndeki bir zemin katında bulunan çalışma odasında ziyaretine gider, 'Nerde benim Altay- Ural dağlarım, Akşam olur-sabah olur, ağlarım' gibi, kafiyeli şiirimsi söz dizeleri dinlerdik.
Osman Yüksel ağabey daha sonra, 1965'de Antalya'dan AP m.vekili seçilmişti. Ancak, Meclis'te beklediği atmosferi yakalayamamıştı ve bu yüzden Meclis'te bulunuşunun verimli geçmediğimden mustarip idi.. (Bir gün Meclis'te hafif bir soğuk algınlığı ve titreme durumu geçirdiği için, Meclis revirinde istirahat etmesi sağlanmıştı. Meclis'te olan Alpaslan Türkeş de kendisini ziyarete gidip, 'Ne o Osman, neyin var' diye sorduğunda, titreyerek, 'Kendime dönüyorum Başbuğum..' dediğini naklederdi; -Ülkücülerin 'Türk, titre ve kendine dön!' sloganını telmihen..-)
Orada ve daha sonra İstanbul'da, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan gibi coğrafyalardan gelenlerle konuşmaya- anlaşmaya çalışırdık; Anadolu lehçesinden çok farklı olsa bile, birkaç kez oturup sohbet edince, konuştuğumuz konuların muhtevasından dolayı daha kolay anlaşabiliyorduk. Onlara, 'Türk illeri komünizmin pençesinden, Rusya esaretinden ne zaman kurtulacak' diye sorduğumuzda; karşılığında da, 'Siz Amerikan esaretinden ne zaman kurtulacaksınız' diye cevabını aldığımızda bir tuhaf olur ve yadırgardık; çünkü, biz kendimizi, 'Soğuk Savaş'ın iki kutbundan birisi olan ve bizim neslimize 'Hür Dünya lideri' diye öğretilen Amerikan Kutbu'nda bilirdik.. Özellikle de Sovyet Rusya ve Çin gibi komünist rejimlerin hâkim olduğu coğrafyalardaki esir Müslüman halkların da 'Hür Dünya liderliği' altında kurtulacağı hayalleri aktarılırdı, körpe dimağlarımıza.. O 'Hür Dünya Liderliği' iddiasının sadece kendi dünyaları ve değerler için olduğunu bize anlatan kimse, pek olmazdı.
İkinci Dünya Savaşı'nda 'Müttefik Orduları Başkomutanı' olan ve 1952'den beri de Amerikan Başkanlığı'na seçilen (ve Amerika'da kısaca IKE Ayk diye anılan) D. Eisenhover'in 1959 Aralık-1959'un ilk haftasında Türkiye'yi ziyaret edişi sırasında, Ankara'da Kızılay'da, bulvarın iki tarafına dizilen, bütün okulların on binlerce öğrencilerinin ellerine tutuşturulan 'Amerikan bayrakları'nı sallayarak ve bize öğretilen, 'We love you IKE! Seni seviyoruz, Ayk!' cümlesini yüksek sesle bağırttırılışımızı da bu arada belirteyim..
Ve o sırada bütün o -sözde- Hür Dünya'nın Müslüman coğrafyalarının kalbi mesabesinde olan Filistin'e, İsrail isimli bir 'zehirli hançer' sapladığından da pek haberimiz olmazdı.. Çünkü o konulardan haber verenimiz neredeyse yok gibiydi..
İşte o merhalelerden sonra.. İstanbul'daki öğrencilik yıllarımda, 1970'lerden sonra, İsa Yusuf Alptekin'le aşinalığımız ve onun sohbetlerinden bir şeyler öğrenme çabalarımız başlamıştı..
İsa Yusuf Alptekin ağabey, 1925'lerden itibaren Çin'de kaymakamlık ve sonra Çin Meclisi'nde parlamenterlik gibi resmî vazifeler ve 1946- 49 arasında Doğu Türkistan'da kurulan ilk eyalet hükûmetinde de, Başbakanlık muadili olan Genel Sekreterlik vazifesini üstlenmişti.. O ilk mesaj olarak, 'Gök bayraktan al bayrağa selâm' diye başlayan ilk mesajımızı gönderdik, ama, Türkiye'den bir karşılık alamadık' derdi, ağlayarak.. 1949'da ise merkezi Çin Hükûmeti sert tedbirler almaya başlayınca.. 'Türkistan'dan ayrılmak zorunda kaldığını ve Türkiye'de sığındığını' anlatırdı.
İsa Yusuf Alptekin ile irtibatımız uzuuun yıllar devam etti.. Doğu Türkistan üzerine yaptığımız uzuuun bir sohbeti röportajı, - o zamanlar günlük yazmakta olduğum- Millî Gazete'de kendi sütunumdan ayrı olarak, 3 gün boyunca yayınlamıştım, 1976'larda..
12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrasında yurt dışına çıkmak zorunda kaldığımdan, İsa Yusuf Alptekin ağabeyle de irtibatım kesilmişti ve onun 1995'de vefat ettiğini sonradan öğrenmiştim; Allah rahmet eyleye.. Doğu Türkistan onun İslami hassasiyetiyle, beyin sancılarından ve kalp atışlarından her an yansırdı.. Sadece Doğu Türkistan değil, esaret altındaki bütün Müslüman coğrafyalarının kurtuluş ümidini bir sevda halinde bize yansıtırdı.
Bunları niçin mi anlatıyorum
20 Ocak akşamı, Eyüpsultan'da Bahariye Mevlevîhanesi'nde 'Doğu Türkistan'da Kültür ve Edebiyat' konulu bir toplantı vardı. Eyüpsultan Kaymakamı Arslan Yurt Bey'in de katıldığı toplantıda, Doğu Türkistan'dan, İstanbul'da okuyan kız-erkek bazı kardeşlerimiz de vardı.
Toplantıda o konuyu Uygur Müslümanlarının yazar ve şairlerinden, uzun yıllardır Amerika'da yaşamakta olan Tâhir H. İzgil