'Bir siyasî parti, nasıl bu kadar sığ, basit, seviyesiz ve kendi ülkesine düşman olabilir'

Geçen hafta içinde emperyalist dünyanın medya organlarına, TV. kanallarına, 'T.C.'de adalet olmadığı' yönünde iddiaları tekrarlayan kişinin, ülkemizin Ana Muhalefet Partisi'nin Gn. Başkanı olduğunu bilmeyen bir yabancı, 'Her halde, oradaki iktidarla ne pahasına olursa olsun hesaplaşmak üzere yola çıkmış ve dışardaki dünyayı kendilerine yardıma çağıran kukla bir siyasetçi olduğunu' söylerlerdi... Çünkü normal bir parlamento sistemine sahip ülkelerde, ne kadar karşıt olunursa olunsun, meseleler o ülkenin meclisinde konuşulurdu.'

Düşündüm, bu sığ siyasetçinin, partisinin genel başkanı olduğu sırada, 'ülkemizi dış dünyada şikayet etmeyeceğim...' gibi lafları da vardı, değil mi Ama, şimdi, aradan henüz 2 sene geçmeden, bütün o sözlerini unutmuştu.

Çünkü İstanbul BŞ Beld. Başkanı 'yolsuzluk suçlaması iddialarının mahkemeye intikal etmesi münasebetiyle tevkif olunmuştu.

Efendim, millet tarafından seçilmiş bir kişi nasıl tutuklanırmış Biz kimseye mahkeme kararı olmadan suçlama yapmıyoruz, ama yüksek oyla seçilmiş olmak haksızlık ve yolsuzluk yapmaya cevaz mı verir veya onun mutlaka pîr u pâk olduğu kabul edilmesini mi getirir

Bunu söyleyenler, mahallî idarelerin, merkezî hükümetin kontrolü altında olduğunu unutuyorlardı. Asıl unuttukları ise, millet tarafından 1950, 1954 ve 1957 seçimlerinde üç kez ve büyük ekseriyetle seçilen 10 yıl başbakanlık yapan Adnan Menderes, bir takım yolsuzluk iddiaları da ileri sürülerek, gerçekte ise, malûm ilke ve devrimlere riayet etmekte gevşek davrandığı için, şimdiki Ana Muhalefet Partisi'nin tahrikleriyle yapılan bir askerî darbe sonunda, uyduruk- düzmece bir mahkemede idam edilmemiş miydi

İstanbul'un eskiden İstanbul'un ilçesi olup sonra il statüsüne yükseltilen bir şehrin Belediye Başkanı, 4 yıl kadar öncelerde milyonlarca liralık bir yolsuzluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanınca, o dönemin CHP lideri, konuyu araştırmaksızın ağır ithamlarda bulanmamış mıydı Ama o kişi sonra mahkeme kararıyla da kesin olarak suçlu bulunmuştu.

Şimdi de, eski Genel Başkan'ın yerine, ilginç entrika yöntemleriyle getirildiği, yine bizzat o partililer tarafından iddia edilen yeni Genel Başkan olan kişi, İBB başkanının tevkif olunmasını, gerçeğin ortaya çıkması için bir fırsat olarak görmek yerine, kitleleri tahrik etmeye çalışıyor ve emperyal dünyanın medya organlarında, Türkiye'ye baskı yapmaları için yalvarıyor.

Ne kadar ilgi çekicidir ki, Fransa'nın gelecek başkanlık seçimlerinin en güçlü adayı kabul edilen en faşist ırkçı partinin lideri Madam Marine le Pen, yolsuzluk suçlamasıyla 4 yıl hapis cezasına ve 5 yıl da siyasetten men cezasına çarptırılmıştı, geçen hafta.

Daha önceki Fransa Cumhurbaşkanı Nikolay Sarkozy de 2012'deki seçim kampanyasında harcanması için verilen milyonlarca Euro'yu başka maksatlarla kullandığı ve bunu örtmek için başka şeklen kanuna uygun yöntemlere başvurduğu gerekçesiyle hapis cezasıyla mahkum edilmedi mi

Yani, siyasetçilerin mutlaka tertemiz kabul edilmesi gerekmiyor. Daha önce İngiltere'nin Liverpool belediye başkanı da yolsuzluk suçlamasıyla yargılandı ve suçlu bulunup, azledildi. Trump da, ABD'de yığınla yolsuzluk ve milyarlarca dolar vergi kaçırdığı iddialarıyla suçlandığı halde, yeniden seçilmemiş miydi

Bizde de, Erbakan'ın partilerinden birisine Hazine'den verilen 2 trilyon lira verildikten sonra, o parti kapatılınca, o 2 trilyon lira da geri istendiğinde, harcanmış olan paranın iade edilememesi sebebiyle, siyasi hayatımız yıllarca, '2 trilyon davası' diye meşgul edilmemiş miydi ve Erbakan Hoca bu iddiayla da, 5 yıl siyasetten yasaklanmamış mıydı

Ama dışarda ve içerdeki bu örneklere rağmen, Ö.Ö'nün yaptığı sokak çağrıları gibi örnekler görüldü mü

Halkımız bu ince noktaları göz önünde bulundurmazsa, ortaya çıkacak istikrarsızlığın acılarını çekmeyi hak etmiş sayılır. Nitekim şu son sokak çağrıları bile ülkeye, milyarlarca zarara mal olmadı mı

NOT:

Sultan Vahdeddin'in İngilizlere sığındığı iddiası ne kadar gerçekti

Son yazımızda, malûm bir siyasî liderin İngilizler başta olmak üzere, emperyal dünyaya yalvarırcasına sığınması konusundan hareketle, Sultan Vahdeddin'in de İngilizlere sığındığı iddiaları gündeme getirilince, o konuya değinecekken, söz fazla uzayınca, o konuya değinmeyi bu yazıya bırakmıştım...

O konuya da kısaca değinelim:

Evet, sahiden de son Osmanlı sultanı Sultan Vahdeddin vatanı satmış mıydı ve sonra da kaçıp, İngilizlere sığınmış mıydı

Birinci Dünya Savaşı'nın Osmanlının da ağır yenilgisiyle noktalanmasına 4 ay kalmışken, Sultan Muhammed Reşad