18 Nisan günü Cuma vaktinde Yıldız Camii'ndeydim. Bu, -daha önce nasib olmadığından- Yıldız Camii'nde kıldığım ilk Cuma ve cemaat namazı oldu.
Bu küçük ve oldukça zarif bir dış görünüşü olan caminin iç tezyinatını temaşâ ederken, bu mâbedin müessisi olan Sultan 2. Abdulhamîd'in burada uğradığı bir bombalı saldırıdan kurtulduğu anları da tarih sahifelerinde anlatılan şekliyle yeniden hatırlamaktan kendimi alamadım.
Ve ister-istemez, 2. Abdulhamîd'in öldürülmesi planı için, ünlü terörist Joris ve arkadaşlarınca kurulan bir 'saatli bomba düzeneği'nin, -Sultan'ın namaz sonrası, Camiin imamı ile birkaç dakikalık program dışı görüşmesindeki gecikme sırasında- patlamasıyla onlarca insan can vermişti..
Ama, Enfâl Sûresi'nin 30. âyetinde -meâlen- 'Onlar bir bir tuzak kuruyorlar; Allah da bir tuzak kuruyor.. Ve Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır!' şeklinde beyan olunduğu üzere, 'Kader-i ilâhî' de hükmünü icra etmişti..
Bu ihanetin başarısız kalmasına çok üzülen -o dönemin büyük şairlerinden- ve (95'e Doğru) isimli şiirinde Kur'an-ı Kerim'e ağır hakaretler yağdıran Tevfik Fikret gibi kendi toplumuna yabancılaşmış tiplerin, 'Bir lâhza-i teahhur' (Bir anlık gecikme)' isimli şiirinde, 'Ey şanlı avcu, dâmını (tuzağını) beyhude kurmadın; Attın, fakat yazık ki, yazıklar ki vurmadın..' mısralarında sergilediği büyük hıyanet nasıl unutulabilir (Fikret'in oğlu Hâluk'un da, Amerika'da bir papaz olarak 1960'lı yılların ortasında öldüğünü hatırlayalım).
O büyük hıyanet eyleminden sonra, Yıldız Camii'nde tertiplenen sonraki 'Cuma Selâmlığı' merasimlerinde çok sıkı tedbirler alınacaktı, elbette.. Ama, ilginçtir ki, bu durumu , daha sonra Mehmed Âkif yazdığı ağır 'hicviye'sinde, üstelik kendisinin en büyük muarızlarından olan Tevfik Fikret'ten geri kalmayan bir hınçla; 'Yıldız'daki Baykuş' diye nitelediği Abdulhamîd'i şöyle tasvir ediyordu:
'Gölgesinden bile korkup bağıran bir ödlek,
Otuz üç yıl bizi korkuttu, Şeriat diyerek.. (...)
Kafes ardında hanımlar gibi saklıydı Hâmid,
Koca şevketlû! Hakikat, bunu etmezdim ümîd..
Belki kırk-elli bin askerle sarılmış Yıldız..
O silahşörler, o al fesli herifler sayısız..(...)
Neye mal olmada seyret, herifin bir namazı,
Sâde altmış bin adam kaldı namazsız, en azı.. (...)
(Evet, Padişah'a, Yıldız Camii önünde bombalı tuzak kurulmasından sonra onbinlerce güvenlik gücü tarafından, sonraki Cuma namazlarında, tedbir alınmasını, 'Bir kişi namaz kılacak diye, altmış bin kişi namazsız kaldı..' diye yermek, evet anlaşılır bir kin ve nefret değildir. Bununla da yetinmeyen şairimiz, hızını alamayıp şu mısraları da terennüm edebilmiştir.)
'Düşürdün milletin en kahraman evlâdını, ye'se..
Ne mel'ûnsun ki, rahmetler okuttun rûh-i İblîs'e..'
Evet, Yıldız'da olup da bu acı tarihi hatırlamamak nasıl olur
Dahası, o koca Âkif, kendisine 'Molla Sırat' diye saldıran Tevfik Fikret'e 'zangoç..' (kilise hizmetçisi..) derken, daha onlarca beytini, 'Gelecek nesillere intikal etmesin..' diye 'Safahât'ından çıkarmıştır; ama, Abdulhamîd'in aleyhindeki bu ağır saldırılarını Safahât'ından çıkarmamıştır.
Bu, nasıl bir nefret duygusudur
Bugün de, içinde bulunduğu iç ve dış dünya şartlarına göre, Müslümanlara gücünün yettiğince hizmet vermeye çalışan bir 'müslüman devlet adamı'na karşı, hattâ Müslüman bilinen bazı kişi ve çevrelerin bile kinlerinin dinlerinin önüne geçtiğini görmüyor muyuz
Bu vesileyle bilhassa belirtelim ki, Sultan Abdulhamîd'i veya İslam dâvasına, 'Îlâ'y-ı Kelimetullah' hedefine hizmet vermek için çırpınan başkalarını, hatasız- günahsız saydığımız sanılmaya..
İnsandır, hataları olmuş olabilir, olmuştur da.. Ama, bırakalım, sonra pişman olduğuna tek bir mısraının bile olmayışını; Osmanlı'nın emperyalistler eliyle tarihin dehlizlerine gönderilmesinden sonra, emperyalist güçlere sırtını dayayıp, İslam'la ve milletin bütün aslî değerleriyle savaşa giren yerli emperyal kuklalara karşı, aynı Âkif'in -1936'lara kadar yaşadığı halde- tek bir mısra bile yazmaması ilginç ve esef edilecek bir durum değil midir
Evet, Yıldız Camii ve çevresinden bu tarihî hâtıralarla, -beyin zarına yapışmış sülük misali-, sancılar içinde ayrılıp, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş Bey'in öncülüğünde,