Evet, Amerikan Başkanı Trump ile Rusya Başkanı Putin'in 15 Ağustos'da Alaska'da gerçekleştirdikleri görüşmeden sonra, Trump, Avrupalı liderleri de, karşısında dizdi ve '2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük savaş' olarak nitelediği 'Ukrayna-Rusya Savaşı'nı sona erdirmek istediklerini ifade etti..
Bu 'en büyük savaş' nitelemesine dikkat..
'2. Dünya Savaşı'ndan sonraki en büyük savaş iddiası ne kadar doğru
Ne Kore Savaşı, ne Vietnam Savaşı, ne 1948'deki Filistin ve 1956'daki Süveyş Savaşı ve de 1967'deki '6 Gün Savaşı', ne, Mısır-İsrail arasında cereyan eden ve Mısır'ın açık bir zafer kazandığı, '1973-Ramazan Savaşı', ne Cezayir Savaşı, ne Hindistan ve Pakistan savaşları, ne, '1980-88 arası, İran-Irak Savaşı, ne 'Bosna'da sırf Müslüman oldukları için, 250 bine yakın insanın katledildiği 1992-1997 arasındaki soykırım ve diğerleri..
Evet, Trump için, '2. Dünya Savaşı'ndan sonraki bu savaşların hiç birisi, 'Ukrayna- Rusya Savaşı'ndan büyük değilmiş.. Çünkü, haftada, -çoğu asker olmak üzere- ,6-7 bin insan ölüyormuş; ve bu, böyle devam edemezmiş... Trump'ın, bırakalım, Gazze'de kendi destekleriyle, siyonist kaatiller çetesince öldürülen 100 bine yakın çocuk, kadın ve savunmasız insanların öldürülmesi bir mâna ifade etmez.. Orada ve diğer savaşlarda öldürülenler ve amma kendi inanç dairelerinden olmayan diğer savaşlarda ölenlerin için Trump'ın hayıflanmasını bekleyecek değildik ya..
Anlaşılıyor ki, Trump'ın savaşlardaki büyüklük ölçüsü, insan kaybı ve maddî yıkım değil; aynı inanç dairesi içinde olan toplumlar arası savaşların, bilhassa da, Hristiyan toplumlar arasındaki savaş'ın kabul edilemezliğidir.
Savaşlarda insanlar elbette ölebilir.. Ama, Hristiyan toplumlar arasında savaş olursa, evet, sadece o insanların ölmesine acınmalıdır.
Dünyanın başka yerlerindeki insanların savaşları ve hattâ savaştırılmaları ise, Batı dünyası için hattâ gereklidir de..
Nitekim, 2022 Şubatı'nda Rusya-Ukrayna Savaşı başladığı günlerde, İngiliz Veliahdi de, aynı mantıkla, 'Bu savaşın Avrupa'da ve Avrupa halkları arasında kabul edilemez olduğunu, bu gibi savaşların ancak başka coğrafyalarda normal görülebileceğini' açıkça ifade etmişti.
Trump'ın ve benzerlerinin kendi aralarında hem Birinci ve hem de İkinci Dünya Savaşı'nda en büyük boğuşmaların sahnelendiğini unutmayarak, böyle bir trajedinin bir daha olmaması gerektiği ve Batı dünyasının ortak değerinin ne olduğunun unutulmaması hatırlatmasında bulunuyordu..
Bu vesileyle, ünlü İngiliz devlet adamlarından Winston Churchill'in 'Avrupa'yı anlamak için, Hristiyanlığın, ve Hristiyanlığın anlaşılması için de İngiltere'nin anlaşılması lâzımdır..' sözünü unutmamak ve bugünkü Amerikan emperyalizmi'nin de dünkü İngiliz emperyalizminin bir isim değişikliğinden ibaret olduğunu' hatırlamak gerekir.
Trump, lise öğrencilerinin öğretmen veya müdürleri karşındaki itaatkârlık edâsı içindeki Avrupalı liderleri, kapısında uzun süre bekletti.. Kendi ülkelerinde ve dünyadaki başka görüşmelerle en ince protokol kurallarının bile ihmalini kabullenmeyen o liderler, nasıl da kuzu kuzuydular Trump'ın kapısında..
İngiltere ki, Avrupa Birliği'nden çıktığı halde, Avrupa Avrupa'nın en temel savunma ve güvenlik konularının konuşulması için Trump, İng. Başbakanı Starmer'i de çağırmış ve o da koşarak gitmişti, Washington'a..
Orada, Fransa Başkanı Macron, kara Avrupası'nın liderliğinin Fransa'ya aid olduğunu hissettirecek şekilde bir rahatsızlık sergilemiyor değildi; 'Rusya, barışa yaklaşmazsa, 'Biz, burada Avrupa'nın güvenliği için varız ve gerekli başka güvenlik tedbirlerini ele almalıyız..' diyecek kadar gerilimliydi de.. Buna rağmen, Trump'ın kendisine ve diğer liderlere, lise öğrencileriymiş gibi davranmasından rahatsız olduğunu da hissettiriyordu, baştan sona gerilimli yüz hatlarıyla..
Hele de, Macron'un Trump'a, devamlı, Mr. President/ Bay Başkan diye hitap etmesine rağmen, Trump'ın ona, devamlı, Emmanuel diye hitab etmesiyle, ona aşağılayıcı bir muamele yaptığına dair, Fransız medyasında dün yer alan eleştiri ve yorumlar ilginçti..
Diğer liderlerin ise, Ukrayna'nın Rusya karşısında yenik duruma düşmesinin nerede duracağı belli olmayacağından ve AB ülkelerinin, Ukrayna'ya savaş boyunca yaptıkları milyarlarca dolar yardım ve askerî silahların ve teçhizatın hesabını Putin'e verecek duruma düşecekleri korkusu, yüzlerinden okunuyordu.
Dahası, Trump, Kırım'ın Ukrayna'ya geri verilmeyeceğini ve de Ukrayna'nın NATO'ya da kabul edilmeyeceğini açıkça beyanı, başka toprak fedakârlıklarında bulunması gerektiğine dair sözleri, sadece Rusya'yı memnun etmeye yönelik değil, Avrupa ülkelerine de, 'Bana itaat edin, yoksa, sizleri de fedâ edebilirim..' havası taşıyordu.. Esasen, Trump, 'askerlerin girdikleri yerden barış yaparak çekilmeleri kabul edilemez ve kuralı güçlü olanlar koyar' demiyor muydu
Trump'ın tüccar kurnazlığı ve 'tâcir-i fâcir' havasında, fırsatını yakalayınca, AB ülkelerine, (NATO savunma sistemi dışında)