Gazetemizin eğitim yazarı ve romancı Ali Erkan Kavaklı, yeni romanı Çağ Açıp Çağ Kapatan Gazi Sultan Fatih'te, Osmanlı Devleti'nin cihan devleti oluş serüvenini anlatıyor. Kayı aşiretinden dünya devletine giden süreci okumak keyifli olduğu kadar öğretici de...
Osmanlı'yı cihan devleti yapan ilk on sultanın ömrü at sırtında geçmiş, hiçbiri sarayda oturmamış.
Osman Gazi'den itibaren atalarımız okula, ilme ve hocalara önem vermişler. Osmanlılar, özellikle Fatih döneminde askerî güç kadar bilim, sanat, adalette de zirveye ulaşmışlar. Bilgiyi, cesareti, güzel ahlakı birleştirmişler; devleti zaferleriyle taçlandırmışlar. Başarı çağı Fatih ile zirveye ulaşmış.
Fatih, çok özel bir eğitim almış;8 dil öğrenmiş. Anadili Türkçe olmak üzere Slavca, Yunanca, Arapça, Farsça, Latince, İbranice, Keldanice ve İtalyancabilmekteydi.
Osmanlılar bilginlere çok önem vermişler, devletin gelişip ilerlemesinde ilmin çok önemli olduğunu biliyorlardı.
Başarı çabaya âşıktır. Fatih Sultan Mehmet Han çok gayretli bir sultandı. Hayatı boyunca dur durak bilmiyor, seferden sefere koşuyor. Zafere ulaşmak için her türlü tedbiri alıyor, aklını ve şûrayı çok iyi kullanıyordu.
Çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalmış Fatih. Ülkenin hem doğusunda hem batısında düşmanlarla savaşmak zorunda olduğunu gördü. Batıya seferler yaptığı zaman, doğu cephesinde Karaman Oğulları, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan, Trabzon Rum Devleti tarafından sıkıştırılıyor. Böyle durumlarda Fatih, doğudaki düşmanlarına elçiler gönderiyor, barış istediğini söylüyor, barış görüşmeleri yapıyor, onları oyalıyor. Doğuya sefer yapacağı zaman Venediklilere, Sırplara, Arnavutlara, Macarlara elçiler gönderiyor, barış görüşmeleri sürdürüyor.
Peygamberimizin (sav) müjdelediği fethi gerçekleştirmek için yola çıkmış, fetihten sonra İslam'ı yayma gayreti ile durmadan çalışmış.
Fatih, çok cesur bir hükümdar, savaşlarda canını ortaya koymakta tereddüt etmemiş. Belgrad kuşatması sırada ani bir Sırp hücumu karşısında ordusu gerileyince tek başına hücuma kalkmış, yaralanıncaya kadar savaşmış. Sultanın ileri atıldığını gören vezirler ve askerler hücuma katılmışlar ve yaralanan sultanı korumaya almışlar. Böylece Fatih, "gazi" olmuş.
Fatih, devlet işlerinde istişareye çok önem veren bir hükümdar, önemli kararları divanda görüşerek devlet adamları ile birlikte alıyor.
Ömrünü at sırtında geçirmiş. Sarayda saltanat sürmeyi hiçbir zaman düşünmemiş.
Adalet mülkün temelidir. Fatih'in adalete çok önem verdiğini görüyoruz. İstanbul'u fethettikten sonra şehre kadı (hâkim) tayin ediyor. Hâkimin verdiği kararlara kendisi de uyuyor.
Romanda Fatih'in adalete verdiği önemi gösteren çok önemli bir olay anlatılır:
Sultan, Ayasofya'dan daha yüksek kubbeli bir cami yaptırmak istiyor. Uzun sütunlar buluyor, mimara teslim ediyor. İnşaat sırasında Rum mimar, kıskançlıkla sütunları kestiriyor ve caminin kubbesinin Ayasofya'yı geçmesini engelliyor.
Sütunların kısaltıldığını gören Fatih, çok kızıyor, mimarın ellerini kestiriyor. Mimar, hâkime başvuruyor; Hâkim Hızır Çelebi, Fatih'i haksız buluyor ve ellerinin kesilmesine hükmediyor. Sonuçta mimar, ellerinin diyetini istiyor ve Fatih ile anlaşma yoluna gidiyor.