Akıl ve ruh

İnsan beyni, kâinatın en karmaşık organize yapısıdır. Her insanın başında yıldızlar sayısınca bağlantılar içeren, göklerin tüm bilgisini kuşatabilecek kapasitede bir beyin saklıdır. İnsan beynini ve bu beyinden kaynaklandığı düşünülen zekâ, zihin, şuur, farkındalık, benlik gibi kavramları anlamak, görünen o ki yine insan beynine düşüyor. Ancak, insan beyni bu noktada, yani kendi kendisinin sırlarını açmada açmaza giriyor. Modern bilim, bunca ilerlemesine karşın, beynin kıvrımlarında aradığı şeyi henüz bulabilmiş değil. Ancak, aradığımız şey, aynı zamanda arama aracımız da olunca, bu arayış yeni kayboluşları getiriyor kaçınılmaz olarak. Aklın aklı akletmesi, zihnin zihni açıklamaya çalışması ya da şuurun şuuru tanımlamaya niyetlenmesi, hem trajik bir çelişki, hem anlaşılması güç bir infilak gibi. Kesin olan aşılması güç bir yol ayrımına vardığımız. Her şeyi parçalarına ayırarak anlamayı vaad eden bilim, en çok peşine düştüğü şeyi, yani aklı, en güvenerek kullandığı aracı olan akılla anlamlandıramıyor. Beynin kıvrımlarında çaresizlikle, cevapsızlıkla kıvranıyor. Yani, şu akıl "akıl almaz" bir şey İnsan beyni, 100 milyar sinir hücresi (nöron) ve bunlar arasındaki sinapslardan oluşur. Bilgi alışverişinin yapıldığı bu irtibat noktaları (sinapslar) nöron başına 5.000 ile 10.000 arasında olmak üzere değişir. Bir lambayı yakıp söndürmek gibi çalışan beyin hücreleri, en az 100 trilyon bilgiyi muhafaza edebilirler. Beyin içinde, her saniyede 1 katrilyon sinyal veya bağlantı gerçekleşmektedir. Beyin organizasyonu o kadar karmaşıktır ki, teknolojide veya kâinatta bir benzeri ya da dengi yoktur. Nöronların ve sinapsların birbirinden haberli olarak, düzenli ve hızlı çalışmaları, her sinapsın sayıları milyarlara varan diğer sinapslardan haberdar olması ve birbirlerini kontrol etmeleri bilim adamlarını hep şaşırtmaktadır. Bu görkemli ve ahenkli düzenin her an yeniden yeniye nasıl yürüdüğü hâlâ esrarını korumaktadır.