İyiler, iyileştirir

Şartları ne olursa olsun her insan biraz iyidir. Tabiî biraz da kötüdür.

Kâmil insan arayışı, insanın modelleme ihtiyacı bundandır.

İnsan kendinde olmayanı arar hayatı boyunca. Varlık yokluk dediği kategorize o kendindeki noksana göredir. Ondandır ki, insan insanda aradığını bulamayınca onu yokluğa mahkum eder, bulamadığı ile yargılar onu.

İşte insanın dünyasında büyüttüğü içindeki 'açlık'tır.

Aç olan, ihtiyacı olanın dışında bir şey düşünmez.

Her duygunun her tonda tarih boyunca sayısız taşıyıcıları olmuştur insan.

Bugün bir insan bir şeyi tanımlarken kendindeki tonlarıyla değerlendirir.

Onun için yapılan yorumlar o 'kişiye göre'dir.

Nefis, kötülüğe sevk eder sahibini. Ona güvenilmemesi bundandır. Kötülüğün de çeşit çeşit taşıyıcıları vardır, iyiliğin de. İyi, güzel duyguları doğru taşıyan; kötü taşıyamayandır.

Emmare nefis, akıl ve kalbe rağmen çoğu kez insanda galip gelir. Nefsin aldatıcı özelliğidir bu. Normalde akla, kalbe kul olan nefis; akıl ve kalp çatışınca, onlara efendi olur. İnsanın kaybettiği nokta burasıdır.

İnsanın iyiliği, nefsini terbiye etmesiyledir. Ulvî hislerin galip geldiği insanda süflî hisler zehirdir. Yaratılışta kalplerin gıdası ise, özü iyilik olan zikirdir, fikirdir.

İnsanlık tarihi iyi ile kötünün mücadelesidir. İnsanoğlu iyiyi, doğruyu, güzeli, faydalıyı kendine rehber ettiğinde iyileşir, güzelleşir, faydalı hâle gelir. "Su-i misal emsal olmaz." sözü, kötünün örnek olmayışına işarettir. Gıpta edilen, imrenilen, iyi olandır; kötü değil.

İyi, İlâhî terbiye ile iyidir. Hazret-i Muhammed'in (asm) hayatında görünür hâle gelen hayat, bütün beşer için tecrübe edilmiş iyidir. Sünnet-i Seniye insanın iyilik kalitesidir.