Niyet ettim Allah rızası için...

Ramazan ayının faziletleri üzerine düşünürken genelde aç kalma imtihanı üzerine yoğunlaşıyoruz. Elbette bu da önemli ama bu ayın biz insanlara öğrettiği çok önemli bir şey daha var. Bu yazıda ondan bahsedeceğim. Şöyle ki, ben normal günlerde sabah kahvaltı yapıp evden çıkıyorum. İş yerinde bir sürü çay kahve içip, saat bir gibi de öğle yemeğine gidiyorum. Öğleden sonra yine çay kahve eşliğinde çikolata, bisküvi falan atıyorum ağzıma. Saat beş olduğunda midemde bir kazınma başlıyor. Eve de kurt gibi acıkmış olarak varıyorum.Peki, ramazan ayında ne oluyor İş yerinden çıktığımda eğer başım ağrımıyorsa kendimi çok zinde hissediyorum. Gün boyu bir şey yemediğim hâlde enerjim ve keyfim yerinde oluyor. Gün içinde acıktığım oluyor tabii ama yemek yiyemeyeceğimi bildiğim için kafayı takmıyorum.Peki, gün boyu tıkındığım hâlde saat beş altı gibi acıkan ben, nasıl oluyor da ramazan ayında hiçbir şey yemediğim hâlde akşamüzeri gayet iyi oluyorumCevap gayet net:İnsan bir şeye güçlü bir şekilde karar verdiği zaman, beden de zihne uyum sağlıyor. Beynin kararlı tavrı, bir bakıma duyguları disipline ediyor.Mesela mide, beynin ne kadar kararlı olduğunu görünce kendine çekidüzen veriyor. Olur olmaz yere kazınmıyor, her canı sıkıldığında guruldamıyor. Yani beyin bütün vücuda hükmederek sözleşme şartlarına uygun davranılmasını sağlıyor. Bütün organlar beyinle uygun adım ilerliyor.Yani ramazan ayı diyor ki bize:"Ey insanoğlu! Eğer niyetin düzgün, kararın net olursa, her iş kolaylaşır. Ama zihnin bulanık, kararların gevşekse her işin gevşek olur."Öyleyse şunu söyleyebiliriz:İnsan herhangi bir konuda kesin bir karar verirse, tüm organizma beynin emrine giriyor. Ama niyet gevşek, karar zayıfsa, beden ne kadar güçlü olursa olsun hep güçlük çıkarıyor.Yani hayatta yapmayı beceremediğimiz işlerin temelinde, karar mekanizmasındaki gevşeklik ve bulanık bir zihin yatıyor.Bazen sabah 07.00'deİstanbul Havalimanından uçağım oluyor ve saati gece dörde kurup yatıyorum. Geç de yatmış olsam alarm çaldığı anda fırlayıp kalkıyorum. Ama bazen de erken yatmış olduğum hâlde, sabah namazı için kurduğum alarmı duymuyorum.Ve şunu çok iyi anlıyorum:Beni uykudan uyandıran şey aslında telefonun alarmı değil, uçağı kaçırma endişem. Yani insan en çok neyi kaçırmaktan korkuyorsa, ona hep yetişiyor. Hiç şaşmaz!O yüzden sabah namazını kaçırdığım zaman çeşitli mazeretlere sığınmak yerine, önce kalbimin ve beynimin ifadesini alıyorum. Diyorum ki kendi kendime:"Demek ki sen sabah kalkamam diye hiç endişelenmedin. Uçağı kaçırma kaygın, namazı kaçırma kaygından daha yüksek. Yoksa mutlaka kalkardın."Öyleyse bir şeyi başarmak için güçlü bir irade lazım. Güçlü bir irade için de önce güçlü bir karar, sağlam bir niyet gerekiyor. Tereddüt içindeki bir zihinle net hedefler belirlenemez. Hedefler flu olunca da adımlar sağlam atılamaz.Yani zihin çakırkeyifse, eylemin ayakları yere sağlam basamaz.O yüzden yapmak isteyip de yapmakta zorlandığımız şeyler için tıpkı Ramazan-ı şerif ayında oruca niyet eder gibi niyet etmeli insan. Hele niyeti yaparken cümleye"Allah rızası için"ile başlanırsa, o cümlenin sonunun mutlaka güzel noktalanacağına inanmalı.Şunu da hiç unutmamalı:Her karar bir niyettir ve düzgün bir niyet insan için en büyük nimettir...