Keyfe devam...

Bazen gazetede yazdığım bir yazıyı sosyal medyada paylaşınca öyle yorumlar geliyor ki aynı konuyla ilgili ikinci bir yazıyı yazmak şart oluyor. Yine aynı şey oldu. Keyifle ilgili paylaştığım yazıya gelen yorumları okuyunca, bir sürü yeni şey geldi aklıma.

Mesela bir takipçim,"Bu keyif alma takıntısı yüzünden hiçbir işi bitiremiyorum. Acayip maymun iştahlı oldum"diye yazmış. Başka birisi de"Keyif eşekte olur"demiş.

Eşek olayına hiç girmeyelim ama maymun meselesi gerçekten önemli. Bir aralar"Uzmanlıkta Tarzan Sendromu"diye bir yazı yazmıştım. Daldan dala atlayarak hiçbir işte uzmanlaşamayan gençlerden bahsettiğim bir yazıydı. Bu meseleyi de biraz kazıyınca dibinden her işten keyif alma saplantısı çıkıyor.

Mesela resim yapmaya karar verdik. Malzemeleri alıp tuvalin başına oturduğumuz anda aklımızda tek bir şey var:Güzel vakit geçirmek ve rahatlamak.

Birkaç fırça darbesinden sonra sıkılınca da"Yok ya, bundan keyif alamıyorum"deyip başka bir sanat dalına yöneliyoruz.

Hâlbuki keyif, aylarca üzerinde çalışılan bir tablonun son fırça darbesinde bekler insanı. Veya yıllarca yazılan bir romanın son cümlesine saklanır.

Sen keyfi ilk fırça darbesinde veya ilk cümlede ararsan, bu sanatla değil kendinle ilgilenmektir.

Modern hayat mücadelenin değil vazgeçişlerin hikâyesidir. Çünkü her şeyden keyif alma saplantısı insanı ilk fırçada, ilk cümlede, ilk randevuda vazgeçmeye zorluyor. Arada hatır oluşması için bile fırsat vermiyor. Sonuç olarak da kullan-at tadında bir hayat tarzı çıkıyor ortaya.

Hâlbuki kavuşmak hasrete, dinlenmek yorulmaya mahkûmdur. Asıl keyif, baharın özlemini kuru bir dalda yaşayabilmektir.

Ferhat keyfine çok düşkün olsaydı, dağı delmek yerine direkt Şirin'i elerdi mesela. Einstein eğer"Çok keyifli bir proje üzerinde çalışıyorum"diye kahve fincanlı hikâyeler paylaşsaydı, keyfi kaçtığı anda projeyi bırakırdı. Biz de görelilik teorisini falan göremezdik.

Eğitim dünyasına da edutainment markasıyla girdi bu keyif akımı. Neymiş Eğlenmeden, keyif almadan hiçbir şey öğrenemezmişiz. İyi de asıl önemli olan çok sıkılıp, bunaldığın hâlde vazgeçmemek değil midir Niçin çocukların bilinçaltına"Sıkıldığın anda bırak!"mesajını yerleştiriyorsunuz

Anne babalar"Aman çocuğun canı sıkılmasın!"diye ha bire etkinlik yapıyor. Canı hiç sıkılmayan çocukların da hayal gücü gelişmediği için büyüyünce cetvelle resim çiziyorlar.


Warning: mysqli_close() expects exactly 1 parameter, 0 given in /home/koseyazarioku.com/public_html/themes/templates/footer_yazi.php on line 19