"Sahip oldukların için şükret. Eğer şükredersen evren sana daha fazlasını verecektir."
Bu cümle sosyal medyada seyrettiğim bir videodan. İlginç bir cümle gerçekten. Çünkü sonuna geldiğinizde cümlenin baş tarafı hükmünü kaybediyor. Şükür kavramının yanına iliştirilen "evren" kelimesi de oldukça tedirgin ve şaşkın gözüküyor.Bunu söyleyen kişi inançla arasına bir mesafe koymuş. O kesin. Ama bu mesafe sanki biraz uzun gelmiş. Çünkü şükretme ihtiyacını gidermek için pozitivist paradigmanın kurallarını esneterek bir orta yol bulmaya çalışıyor.Veya şöyle söyleyelim: Allah adını ağzına alamadığı için metafizik ihtiyaçlarını"evren"ve"enerji"gibi kavramlarla karşılamaya çalışıyor.Bu videonun yorumlarına baktım. Tartışmada birisi;"Kelimelere takılmayın. Aynı şeyi farklı şekillerde ifade ediyoruz sadece"yazmış. Nasıl yani Hakikat ekseninde düşünürsek,"Allah'a şükretmek"ile"evrene şükretmek"arasında nasıl fark olmaz"Her insan bir gün ölür"ifadesiyle"Her nefis ölümü tadacaktır"ifadesi arasında da bir fark yok gibi gözüküyor. Ama öyle değil maalesef. Çünkü dil, kalbin tercümanıdır.Düşünen insan için bu iki cümle arasındaki fark, gerçekle hakikat arasındaki fark kadardır.***İnançtan uzaklaşan bazı insanlar, ilginç bir şekilde inançsız olmayı da beceremiyor. Bu yüzden"evren"metaforik bir işlev üstlenmiş durumda. Yani manevi tatmin arayışı hâlâcanlı ama inanç bitkisel hayatta. Evren de bir destek ünitesi olarak kullanılıyor. Neticede fizikle metafiziğin bulamaç olduğu garip bir duruş çıkıyor ortaya.Evren üzerinden kurulan metaforlar aslında bir tür çırpınış. Hem inançsızlıkla çelişmesin hem de varoluşsal ihtiyaçları tatmin etsin derken insanlara garip bir ara çözüm sunuluyor.Hâlbuki varoluşla ilgili meseleler eşit ağırlık mantığıyla çözülemez."Ben tıp okuyacağım ama sayısalla işim olmaz"demek gibi bir şey bu. Yani alan seçimiyle tercihler arasında bir çelişki var.***Aslında mesele basit. İnsanın mutluluğa ulaşabilmesi için öncelikle kendi acziyetini kabul etmesi lazım. Çünkü gerçek huzur güçten değil, teslimiyetten doğar. İnsan tümüyle kendine güvenip, hiçbir otoriteye ihtiyaç duymadığını hissettiğinde, mutluluğa ulaşması imkânsız hâle gelir.Zaten mesele şükretmek değil; kime şükrettiğini bilmektir. Şükrün adresi yoksa, mesaj ister istemez"evren"gibi soyut bir yere gider. O şükürden de bir hayır gelmez.