Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yarın (19 Ekim'de) Cumhurbaşkanı seçimi için sandığa gidiyor. Ya Ersin Tatar'ın "iki egemen devlet" hattı kazanacak ya da Tufan Erhürman'ın "federasyon" çizgisi.
Diğer adaylar mı
Erhürman'dan daha fecaat. O kadar ki içlerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ne kökten karşı çıkan bile var.
Karşı çıktığına cumhurbaşkanı olmaya çalışmak da nereden baksanız tuhaf. Lakin biz bu "tuhaflara" kelime yakmak yerine, kazanma ihtimali olanlara odaklanalım.
Türk askerini ve Türkiye'nin garantörlüğünü "kırmızı çizgi" olarak telakki eden Tatar'ın Erhürman'a temel eleştirisi "federasyon" çizgisidir.
İddiası şudur: Federasyon Türkiye'nin garantörlüğü ile Türk askerinin Kıbrıs'taki varlığını "müzakere edilebilir" hâle getirir.
Doğrusunu isterseniz, Barak MX sistemlerinin GKRY'ye konuşlandırıldığı; Kıbrıs genelinde İsraillilerin toprak alımlarını artırdığı, siyonistlerin gündüz gözüyle "KKTC'deki Türk varlığı sadece Rumların değil bizim de sorunumuzdur..." dediği bir dönemde mezkûr iddia tabiri caizse "alarm" mesabesindedir.
***
Erhürman kanadı, "normalleşme" ve "AB ile uyum" vurgusuyla "iyimser" bir tablo çiziyor. Fakat bu iyimserliğin, güvenlik çıpası somutlaşmadıkça karşı tarafta iştah kabartan bir muğlaklığa dönüşeceği de ortada.Takdir edersiniz ki, Rum tarafında "savunma" yatırımları hızlanırken ve dış aktörlerin görünürlüğü artarken, Ankara'yla eşgüdümü gevşetip "Önce masayı kurarız, gerisi gelir" demek zemini kayganlaştırır.
Doğu Akdeniz'de enerji, deniz yetki alanları ve savunma konuşulurken caydırıcılığın zayıflaması, masada sözün etkisini de törpüler.
Zaten Tatar'ın yaklaşımı bu yüzden öncelikle "statüyü" sabitliyor.
Egemen eşitlik teyit edilmeden, güvenlik garantileri tartışma dışı tutulmadan kurulacak her masa, ertesi gün yeni bir belirsizliğe uyanır.
Uzun lafın kısası, "kırmızı çizgiler" sadece söylem değil, müzakerenin sigortasıdır.
***
Tatar'ın bakışı gayet net: Egemen eşitlik, iki devlet, Türkiye ile güvenlik ve garantörlükte tam eşgüdüm.